Geçtiğimiz Cuma günü İstanbul’a gidip, Cumartesi dönmüş ve bu iki günlük süreci kaleme alıp, yazının sonunu da, “Yarın: Eskişehirli gazeteciler de gezide vardı ve onlar Antalya ile ilgili neler söylediler” demiştim.
O deyişimiz okulların açıldığı ilk güne rastlaması ve geçen yılki ilk gün ile bu yılki ilk gün arasındaki farkın öncelikli olmasından dolayı da, Eskişehirli meslektaşlarımızla aramızda geçen diyalogu bugüne erteledik.
Doğru hiçbir zaman iki tane olamaz.
Ama memnuniyetlikler değişkendir.
Kimisi altına kırmızı halı serip karşılansa, masasında kuş sütünü bile eksik edilme de, iliklerine işleyen memnuniyetsizlikler onu esir almıştır.
Herkese mahsus değildir, “Allah razı olsun” cümlesini kullanmak.
Hatta, “Helal olsun” demekten bile acizleri vardır.
Biz gittik,gördük, yaşadık, tanıklık ettik ve gelip hepsini anlattık.
Tabi ki anlatılanları okuyup, “Sizi gidi fetteci sizi” diyenler de olacaktır.
Ama, icraatlar biz gazetecilersiz olmuyor ki!..
Türkcell’in Şebeke Kontrol Merkezi’ndeyiz. Ülkenin önemli bir GSM Operatörünün bugüne kadar nasıl ve ne şekilde yatırımlar yaptığına bizzat şahitlik yaptık.
O şahitler arasında biz Antalyalı gazeteciler ile birlikte Eskişehirli meslektaşlarımız da vardı.
Seminer sonrası, Develi Restoran’da yemekteyiz.
Yemek sırasında başlardaki resmilik yavaş, yavaş ortadan kalkmaya başladı. Türkcell görevlileri olsun, Eskişehirli ve Antalyalı gazeteciler çabuk kaynaştılar.
Ve söz döndü, dolaştı Antalya’ya geldi.
Yaşı 50 dolayındaki Eskişehirli-ki ismini almadığıma sonradan üzüldüm, bir meslektaşımız, “Antalya’da durumlar nasıl” sorusunu yöneltti.
“Durumlar derken hangi durumu soruyorsunuz” diye sorduk.
“Belediye çalışmaları” cevabını verdi.
Orada onca Antalyalı gazeteciydik ancak, ilk müdahil ben olduğum için tekrar atıldım.
“Bizden önce siz söyleyin. Antalya’nın Belediye çalışmaları Eskişehir’den nasıl gözüküyor. Önemli olan öteki gözle bakmak.”
“Şahsım adına Antalya’da eski yönetim bir şeyler yapmış, mevcut yönetim o yapılanları yiyor” cevabı verdi.
Bu laf ile birlikte yanı başımda oturan Körfez Gazetesi Sahibi Rasim Gündüz’ü ayağımla dürtükledim.
“Duydun mu elin adamı ne diyor” dercesine.
Yaşı biraz daha ilerlemiş, diğer Eskişehirli gazeteci dostumuza yöneldim.
“Peki ya size göre?”
“Arkadaşım ile aynı fikirdeyim. Mustafa Akaydın seçildiği ilk günlerde Eskişehir’e gelip, Yılmaz Büyükerşen hocamız ile görüşüp bir takım telkinler alıp gitti ama, Antalya’dan sorunlar fazla yükseliyor. Bunun farkındayız” demez mi?
Burada başçavuşun bilmem nesi çığırtkanlık yapmıyor arkadaş.
Gerçeği söyleyeyim mi?
Yüzüm kızardı. Antalyalı bir gazeteci olmaktan çok, bu kentte yaşamayı seven ve bu kentin bir yaşayanı olarak, orada olmaktan biran utandım.
Gerçek bir tanedir. Ve o gerçeği bugüne kadar görmek istemediği için midir, yoksa nasıl görmek istediyse öyle baktığından dolayı mıdır bilemiyorum?
Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Mustafa Akaydın, bundan sonraki süreçte bu kente bırakın hizmet etmeyi, ihanet etmek istemiyor ise, kimsenin lafına bakmazsa, lütfen aynaya daha sıkça bakıp, kendi kendisini sorgulamalıdır..
Aynaya da bakıyor mu bilemiyorum…