Özellikle sporda ve daha da önemlisi takım sporlarında hayal dünyasında renkli rüyalar görmeye devam ediyoruz.

Takım sporlarında tüm branşlarda lig takımlarında olsun mahalli lig takımlarında olsun A takımlarına verilen önemin yüzde biri aynı takımların alt yapılarına verilmiyor.

Lig takımlarına bile torpille gelen teknik ekipler, sporcular varken hatta milli takım teknik ekiplerinin arkasında birileri oluyor.

Takım sporlarında birçok branşta Balkan şampiyonlukları, Akdeniz ve İslam Olimpiyatları’nda kürsüde olan takımlarımız, genç ve yıldız milli takımlarımızın uluslararası turnuvalardaki başarıları, liseler ve üniversitelerin dünya şampiyonalarındaki derecelerimiz mevcut.

Peki soru şu. Bu sporcular niye özellikle lig kulüplerinin lig takımlarında fazla süre alamıyor ya da kadroda bile yoklar.

Uluslararası arenada mücadele eden takımlarımızın kadrolarının yüzde doksanın yabancı olduğunu görüyoruz.

Kulüpler alt yapı antrenörlerini ikili ilişkilerle seçiyor, kimisinin babası, kimisinin amcası, dayısı ya da bir tanıdığı sayesinde görev alıyorlar.

Bazı kulüp yönetimleri alt yapı antrenörlerinin ailevi durumlarına acıyıp görevde tutuyor ya da yetersizliklerini görmezden gelip onların iyi insan olduklarını söyleyip görevlerine devam ettiriyorlar.

İyi insan olmak zaten her insanın meziyeti olmalı ama bu bazı yöneticiler vasıfsız teknik sorumlularına olumlu apolet takarak koruyorlar.

Lig takımlarındaki yabancı enflasyonu alt yapılardaki vasıfsız teknik ekipler, yetersiz, yanlış hatta sporcu gelişimine zarar verici antrenmanlar ülkemize zaman kaybettirdiği gibi binlerce çocuğumuzun, gencimizin sporda bir yere gelemediği gibi spordan soğumasına da neden oluyor.

Bütün bu yönetim yanlışları bitmeden kendi kendimizi kandırmaya devam ederiz ve yanlışlarımız her geçen gün kartopu gibi büyüyerek çığ haline gelir.

Yönetimler her türlü duygusallıktan uzak olarak realist kararlar vermeye başladığında hem kendi takımları hemde ülke sporumuz kalıcı başarılara imza atacaktır.

Gönlünü dostluk ve spor dolsun.