Bugün “Lozan” konusuna gireceğim, ama “Lozan’ı tartışmak” için değil..
“Lozan’ı tartışmak istemeyenleri” tartışmak için gireceğim..
…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Lozan”ı tartışmaya açtı..
Bir yandan Yunanistan ve Avrupa, diğer yandan ve daha önemlisi “gerçeği araması gereken içimizdekiler” buna büyük bir tepki gösterdi..
Niye?
Gelin bunu açıklığa kavuşturalım..
…
ERDOĞAN BOŞA KONUŞMUYOR
Erdoğan -özetle- şunu söyledi:
"Tarihte bize ne yaptılar?
1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'de Lozan'ı bize razı ettiler..
Birileri bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı..
Her şey ortada..
Şu anda Ege'yi görüyorsunuz değil mi?
Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik.."
Niye?
İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle..
O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler, veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz.."
…
Şunu unutmayın;
Bu lafları “Türkiye’nin en tepesindeki kişi” söylüyor..
Yani; tarihçilerin, siyasetçilerin, araştırmacıların ve tabii ki halkın bilmediği “birçok devlet sırrını bilen biri” söylüyor..
Bu ne demek?
“Erdoğan boşa konuşmuyor” demek..
…
YUNAN TEPKİSİ ÇOK NORMAL
Erdoğan'ın bu sözleri üzerine Yunanistan’dan resmi bir açıklama gelmedi..
Ancak, Yunan medyasına, “acı görünse de, Lozan Antlaşması kimsenin ve Ankara'nın görmezlikten gelemeyeceği bir realitedir” denildi..
Bunu normal karşılarım..
Çünkü..
Yunanistan zaten “Lozan’la istediğini almış, bu konuda halinden memnun” bir ülke..
Tabii ki, Lozan’ın tartışılmasını istemez ve bundan rahatsızlık duyar..
Ben asıl “içimizdekilerin niye rahatsız olup tepki gösterdiklerini” anlamakta zorlanıyorum..
Üstelik..
Lozan’ın “kötü bir tapu senedi” olduğuna en büyük kanıt, Mustafa Kemal Paşa’nın sonradan Musul ve Hatay konusunda birtakım girişimlerde bunmasıdır..
…
KILIÇDAROĞLU ÇOK KIZDI ÇOK
Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Lozan tartışmaları”na karşı hiddetle ve şiddetle söylediklerine dikkat:
“Lozan Türkiye’nin tapu senedidir..
Biz Lozan’ı savunuyoruz, onlar Sevr’i savunuyorlar..
Biz Ankara’yı, onlar İstanbul’u savunuyorlar..
Biz Cumhuriyeti, onlar hilafeti savunuyorlar..
O koltuğa Cumhuriyetin ve Lozan'ın sayesinde oturduğunu unutmayacaksın arkadaş..
Kim oluyorsun sen?
Cumhurbaşkanıysan otur adam gibi Cumhurbaşkanlığını yap..
Tarih bilmiyorsan çağır tarihçiyi konuş..
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan, ülkesine ihanet edemez, ülkesini satamaz.."
…
ÇOK TARTIŞILAN BİR KONU
“Bir konuyu tartışmaya açmak” ne zamandan beri “ihanet” sayılıyor, bilen var mı?
Burada hemen “tarihçi ve araştırmacı yazarların söylediklerine” dönmek istiyorum..
Türk Tarih Kurumu Başkanlığı'ndan 2014 yılında istifa eden Prof. Dr. Metin Hülagü Lozan'ın çok tartışılan bir konu olduğunu belirtti..
(Demek ki TARTIŞILAN bir konuymuş..)
Dedi ki:
"Lozan hezimet mi değil mi, bu durduğunuz yere göre değişir..
Cumhuriyet gözüyle bakarsanız zaferdir, işgalden kurtuluşun imzasıdır..
Ama, imparatorluk gözüyle bakarsanız hezimettir; Anadolu'ya sıkışıp kalmışsınızdır..
Yapılması gereken; son dönem tarihine ilişkin tüm bilgi ve belgeleri açmak ve tartışmaktır..
Gizlisi saklısıyla, tabusuyla, konuşulmayanıyla..”
…
Erdoğan’ın konuşmasından sonra TV’lere çıkıp tartışan “tarih uzmanları” ve yazarlar da Prof. Hülagü gibi düşünüyor:
“Tepki göstermek yerine, Türk tarihi için gerçeğe ulaşmak amaçlanmalıdır..
Bunun yolu da konuyu masaya yatırmak, her yönüyle tartışmaktır..
Buna tepki gösterenler, gerçeklerin açığa çıkmasını istemeyenlerdir..”
…
“KUTSAL BİR METİN” DEĞİL
İşte işin özü bu..
“Lozan’ı dillendirmek, “kurucu iradeye savaş açmak” değildir..
Lozan’ı tabulaştırmanın ve “üzerine söz söyletmem” tavrına girmenin mantığı var mı?
Lozan’ı; “kutsal metin” muamelesi yapmadan, bir gerçeği dillendiren siyasetçileri düşmanlaştırmadan, doğru bilgiyle ve akılcılıkla tartışalım..
Ama, “bazı provokatörleri” de mümkün mertebe bu tartışmalardan uzak tutalım..
Kimin ne söylediği değil, bize “gerçek” lazım..
O kadar..