Bir Holding’e ait yaygın gazetenin, 17 Aralık operasyonu sonucunda gerilen siyasi ortamda “taraf olmadıklarını” açıklaması beni şaşırttı..
Aynı gün, aynı holdinge ait bir TV kanalının..
Akşam haber bülteninde Başbakan’a, muhalefet liderlerine bile 2-3 dakika yerir verirken..
CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı Mustafa Sarıgül’ün 5 dakikaya yakın, “Başbakan’a posta koyma, sabahlara kadar çalışan, partinin ilçe başkanını gecenin 2’sinde arayıp da bulamadığı için herkesin içinde fırça atma şovunu” yayınlayarak, nasıl bir lider kişilik olduğu algısını yaymaya çalışması beni şaşırttı..
Bugüne kadar bir tek “gündem” yaratamadan, sadece Başbakan’ın yarattığı gündemleri takip ederek ve bütün mesaisini O’na cevap vermeye harcayarak geçiren Kemal Kılıçdaroğlu’nun..
3 gün önce, Tayyip Erdoğan’ın karşılanmasını nispet yaparcasına, Sarıgül’ün organize ettiği yine kopya bir etkinlikle karşılanması beni şaşırttı..
Havaalanından 5.5 saatte organizasyon alanına gelebilen ve bundan dolayı coşkusu kabaran Kılıçdaroğlu’nun önce o çoşkuyla Başbakan’ı en büyük hırsız ilan etmesine, ardından minnetle Sarıgül’e bakışına ve kolkola pozlar vermesine şaşırdım..
En önemlisi de..
Başbakan’ı ve iktidarı 3-5 milyon dolarlık hırsızlıkla-yolsuzlukla suçlayan anamuhalefet liderinin, 10 gün içinde 110 milyar doların “kimlerin cebine gittiğini” sormamasına ve sorgulamamasına, konu etmemesine şaşırdım..
Sanki, birileri bir senaryo yazmış, metinleri siyasilere dağıtmış, onlar da rollerini ezberleyip oyunlarını oynuyormuş gibiler..

Peki ya seyirciler, yani halk?
Onlar da, senaryonun metinlerine göre oynanan oyunlardaki oyuncuların rollerine ve repliklerine göre kah kızıyor, kah isyan ediyor, kah alkışlıyor, kah ağlıyor..
Oyuncuları da rollerine göre ya seviyor ya da nefret ediyor..
Ama daha önemlisi..
3-5 milyon doları sorun ederek hükümeti istifaya davet ediyor, ama 17 Aralık’tan sonraki 10 gün içerisinde ceplerinden giden 110 milyar doların kimlerin cebine aktığını öğrenmek bile istemiyor..
Sormuyor, sorgulamıyor..
Hangi oyuncuyu sevdilerse, ona kulak veriyor..
Gerçekleri kimse umursamıyor..

Yolsuzluklara gittiği iddia edilen 3-5 milyon dolar etrafında fırtınalar koparılırken, birilerinin cebine giden 110 milyar doları niye kimse merak etmiyor, bunu hiç merak etmiyor musunuz?
Tabii ki, milletin tek kuruşunu haksız yere alan kim olursa olsun, cezasını sonuna kadar çekmelidir..
Ama..
Kocaman balina değil de, niye bir hamsi bu kadar büyütülüyor?
İşte burada, toplumu dizayn etme uzmanları devreye giriyor..
Bugün sizlere biraz “algı yönetimi”nden söz etmek istiyorum..
Belki böylece, neye dikkat etmeniz, neye değer vermeniz gerektiği konusunda biraz düşünmenizi sağlayabilirim..

Nedir “algı yönetimi”?
“Algı yönetimi” hedef kitlelerin tutumlarını ve tarafsız düşünme yeteneklerini etkilemek için girişilen her türlü eylemi kapsar..
Ve kamu diplomasisi, psikolojik operasyonlar, kamu bilgilendirme, aldatma ve gizli eylem faaliyetlerinden oluşur..
Amerikan ordusu tarafından bulunmuş ve geliştirilmiştir..
İşgal için gittiği her ülkede asıl amacı ABD’ye çıkar sağlamak olan ordunun, sanki insanlığa büyük bir hizmet yapıyormuş, gittiği her yere barış ve demokrasi gibi güzellikler getiriyormuş gibi göstermek için uygulanmıştır..
Ama, bu o kadar tutmuştur ki..
Ülkelerinin kaymağını yiyen “para babaları” özellikle medyayı kullanarak, profesör ya da önemli STK ve yargı yönetenlerini kullanarak, toplumun duygu ve düşüncelerini yönetmektedirler..
Yani, toplumu dizayn etmişlerdir ve hala da ediyorlar..
Tıpkı bizde de olduğu gibi..
Medya sayesinde istedikleri insanlara istedikleri rolü üstlendiriyorlar..
Örneğin, birkaç yıl önce hakkında “yolsuzluk dosyaları” hazırlatılarak partiden atılan Mustafa Sarıgül’ü, şimdi “en kahraman CHP’li” olarak lanse edip vatandaşın gözdesi haline getirmeye çalışıyorlar..
110 milyar doları ceplerine indirdiklerini gizlemek için, toplumu 3-5 milyon doların peşine takıp hırsız-polis oyunu oynatıyorlar..

Bütün bunları biraz düşünmenizi istiyorum..
70 yıldır Türkiye’nin kanını emen TÜSİAD’ı iyi takip etmenizi istiyorum..
Medya üzerinde kimlerin etkin olduğuna iyi bakmanızı ve öğrenmenizi istiyorum..
Süleyman Demirel’i “Çoban Sülü” sloganlarıyla millete kabul ettirip tek başına iktidara taşıyanları, Demirel’in de en çok kimin için çalıştığını düşünmenizi istiyorum..
Haber-resim-nutuk, karşınıza ne gelirse gelsin, mutlaka “neden” diye sormanızı ve kendinizi duygularınıza kaptırmadan cevabı buluncaya kadar hep “neden” diye sormaya devam etmenizi istiyorum..
Göreceksiniz..
Ulaşacağınız gerçeklerin, daha önce bildiğinizi sandığınız gerçekler olmadığını göreceksiniz..

Haydi..
Yılın bu son gününde bunu yapmaya başlayın artık..
Çünkü..
Başka Türkiye yok..