Ne güzel şey çift olmak. Birini düşünmek, biri için endişelenmek, heyecanlanmak...

Benzer şekilde biri tarafından sevilmek, azıcık kıskanılmak... Harika duygular. Paylaşımlar, sürprizler, kötü günde arkanda dimdik duran bir eş, destek çokça. Yanından ayrılsa eksiklik hissetmeler...

Ancak gel gelelim bu duygular sizin de bildiğiniz gibi sonsuza dek sürmeyebiliyor. Azalabilir hatta yaşananlar can sıkıcı ise hiç kalmayabilir. Bir bakarsın o her anını paylaşmak için öldüğün kişi sana bir yabancı ya da düşman gibi. Ayrılmak istersin ama bir sürü sorun. Oysaki her şey güzel olsa ne gerek vardı ayrılığa!! İki kişi birbirine saygı duysa, dinlese. Farklılıklarını kabul etse... Bu olayın iç yüzü. Bir de olayın dış yüzü var; konu komşu, akraba.

Gün geliyor beslenemediğin ilişkiden ayrılmak zorunda kalıyorsun. Ya da zarar görüyorsun içerik her ne ise, ama bunu o dış yüzlere anlatamıyorsun. Aslında bir psikolog olarak dış seslere aldırış etmemek gerektiğini söylemeliyim. Kendimiz mutluluğumuz adına sağlığımız adına nasıl lazımsa öyle davranmalıyız. Fakat durum her aile için her aile yapısı için bu kadar kolay olmayabilir. Yetişme tarzı elalem ne der şeklinde ise zaten iş çok zor.

Bir kere şunu bilmekte yarar var. Kimse boşanmak için evlenmiyor. Herkesin pembe hayali var evlilikle ilgili.  Kimi kurtuluş olarak görür rahat edeceğim der kimi aşık olur ev yapacağım der. Niyet ne olursa olsun hep beklentimiz iyi olur. E peki neden böyle beklentiler varken durduk yere evlilik bitirelim. Boşanmanın hala tü kaka sayıldığı dönemlerde olmak beni üzüyor. Evlenmek boşanmak arasında hiçbir fark yok. Komşuyla anlaşamıyor bir daha görüşmediğinde problem yok, çocuğun arkadaşı ile kavga edip başka arkadaş bulduğunda yine problem yok. Neden ilişkide yıpranan, belki aldatılan, belki istismara uğrayan belki saygısızlık olan çiftler o evlilikte kalmak zorunda?

Eskiye oranla boşanma sayılarının arttığı söylense de hala boşanan çiftlere ve ebeveynlere karşı olumsuz tutumlar devam ediyor.  Mutsuz evlilikte kalan çocuğun çift olmayı öğrenemediği, kadın erkek ilişkisinde sevgiyi gözlemlemeyecek olmasını sorgulayan yok.  Diyorum ya içeriğin ne olduğu önemli değil. Hayat kısa akıyor, gidiyor. Kimse bu dünyaya acı çekmeye, hor görülmeye gelmedi. Herkes en iyisini hak ediyor.  Ve buna inanmalı.

Şunu söylemek istiyorum kötü giden bir evliliğiniz var ise orda durmayın. Bağımlılık gibi alamadığınız o küçük sevgiyi ne yaparsam alırım düşüncesine gitmeyin. Değişir diye beklemeyin değişmez. Düzelir mi demeyin düzelmez. Karşınızdaki değişim istemedikçe değişmeyecek.  Benzini sıfıra inmiş arabayı sürmeye çalışmaktan hiç bir farkı yok.

Gereksiz boşanmalar artmasın ama insanlar mutsuz olduğu yerde de kalmasın.