Polisin “vatandaşla olan ilişkilerinde” çok büyük bir mesafe katettiğini biliyorum..
Ama..
İnsanlığı ve kişiliği “giydiği üniformanın gerisinde” kalmış, hatırı sayılır sayıda polis memuru hala var..
Karakolları modernleştirdik..
Komiser ve amirlerin “halkla ilişkileri”ni çok iyileştirdik..
Gülümsettik..
Vatandaş-polis elele projeler geliştirdik ve uyguladık..
Buna rağmen, “o eski kafa”da gidenleri, “polis kimliğini” öne çıkartıp kabadayılık yapanları bitiremedik..

Daha dün sabah saatlerinde yaşanan şu olaya dikkat..

Cumhuriyet Meydanı’nda yayalara yeşil ışık yanar..
Vatandaş karşıya geçmek için kaldırımdan inmek için ayağını attığında, önünden hızla bir motosikletli polis geçer..
Vatandaş canını zor kurtarmanın siniriyle polise ters ters bakar ve “senin bu yaptığın olacak şey mi” der..
Araçlara kırmızı, yayalara yeşil ışık yanarken, vatandaşın hayatını tehlikeye atarak geçen polis, Valilik binasına doğru ilerlerken bir anda döner, kaldırıma çıkar ve oradan “kendisine ters bakan” vatandaşın yanına gelir..
Kimliğini çıkartmasını ister..
Vatandaş, “önce siz kimliğinizi çıkartın, bakalım polis memuru musunuz” der..
Ardından kimliğini çıkartır ve polise gösterir..
Polis, “vaaayy, demek Mardin’lisin ha” der ve kafa sallar..
Adına değil, nereli olduğuna dikkat edilmesi vatandaşı kızdırır, böylesine “ırkçı bir yaklaşım” nedeniyle de rahatsız olur..
Vatandaş der ki:
“Siz bir trafik polisisiniz, trafik kurallarını önce sizin iyi uygulamanız gerekmez mi?
Hem kırmızıda geçiyor, hem de yaya öncelikli bölgede bir yayanın hayatını tehlikeye atıyorsunuz, Yakışıyor mu bu size?”
Polis, elinde ses kayıt cihazıyla konuşmaları almaktadır..
“Acil görevim vardı, üstelik siz bir polis memuruna küfrettiniz” diye çıkışır..
Vatandaş cevap verir:
“Hayır, size küfretmedim, zaten küfretsem de o kask ve motor gürültüsünden bunu duymanız bile imkansız..
Kaldi ki, acil bir göreviniz varsa ışıldaklarınızı açar, sireninizi çalarsınız, biz de buna göre hareket ederiz elbet..”
Ardından şunları söyler:
“Hayatımı tehlikeye attığınız, trafik kurallarını ihlal eden bir trafik memuru olduğunuz ve ırkçı yaklaşımınız nedeniyle bugünkü olayı yukarılara taşıyacağım..”
Polis memuru umursamaz bir tavırla, “taşıyın taşıyın” diyerek, oradan uzaklaşır..
Vatandaş da iş yerine geldiğinde olayı yazıya döker ve Emniyet’in ilgili birimine a-mail olarak gönderir..
“Eminim, o memuru sorguya alacaklardır, almazlarsa konuyu Bakanlığa, Başbakanlığa kadar bildireceğim” diye aklından geçirir..

Olayı bana anlatırken kendini aşağılanmış gibi hissettiğini söyledi..
“Üniformasına saygılı olmamı isterken, vatandaşa karşı saygılı olunması gerektiğini bilmeyen bir polis, bizim polis teşkilatımıza yakışmıyor” dedi..
“Bütün bu konuşmalara ve tartışmalara, hatta aşağılamalara hiç gerek yoktu.. Gelip, ‘özür dilerim beyefendi, bir an dalgınlığıma geldi, bu olumsuz hareketimden dolayı özür dilerim’ dese, hem aramızda gergin bir konuşma geçmeyecek, hem de gözümde dağ gibi büyüyecekti” dedi..

Vatandaşın yanından ayrılırken olayı gözümde canlandırmaya çalıştım..
Biliyorum, birçok vatandaşımız da polislere karşı çok saygısız..
Ama..
Her şeye rağmen, hata yaptığında vatandaştan “özür dilemesini” bilen bir polis saygıyı da hak eder..
Saygıyı hak eden polisler de, “polislere karşı duyulan ön yargıları” olumlu hale getirir..
Bunu sağlamak yine polislerin elinde..
Yanlış mı düşünüyorum?