Antalya’da yaşayan ve çalışan bir Rus “Türkçe” konuşarak bir şey sordu..
Daha doğrusu, “bozuk” ve “yarım yamalak” cümlelerle sormaya çalıştı..
Soruyu anlamıştım..
Ama..
Karşımdakinin yüzüne gülümseyerek baktım..
Söylediğini anlamadığımı düşünerek, “affadağsınız, bu kada Tukçe konuşabılıyoğum” dedi..
Başımı iki yana sallayarak “dediğinizi anladım, merak etmeyin” dedim..
Ardından ilave ettim:
“Türkçe’yi yeteri kadar iyi konuşuyorsunuz..
Üzülmenize hiç gerek yok, Türkçe’yi sizin kadar konuşup yazamayan o kadar çok Türk var ki..”
Yüzüme, gözlerin açarak şöyle bir baktı..
Durdu, düşündü, “şaka yapıyoğsunuz di’mi” dedi ve gülmeye başladı..
…
Hayır aslında hiç de şaka yapmıyordum..
Özellikle Antalya ve ilçelerinde çıkan gazetelerin köşe yazarlarını bir gün okumayı deneyin..
Yüzde 99’unda “imla hatası” var..
Ve bu hataları sürekli yapıyorlar..
Öte yandan, yazdıkları yazıda “ne anlattıklarını” anlamak neredeyse mümkün değil..
“Acaba konuşmaları da böyle mi” diye çok merak ediyorum..
…
Gazeteci, “imla kurallarını” tam anlamıyla bilen ve uygulayan kişi olmak zorundadır..
Ama..
“Dahi” anlamına gelen “de-da” eklerini ayırmaktan acizler..
Tırnak işareti nerede ne için konur, nasıl biter bilmiyorlar..
Bir kelimenin “aslı” için internete girip Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne bakması yeterli..
Bunu bile yapmıyorlar..
Tıpkı yabancı dillerde olduğu gibi, Türkçe’de de birçok kelime “yazıldığı gibi” okunmaz..
Konuşma dili farklıdır..
Bunu öğrenmiyor, öğrenmek için gayret de sarfetmiyorlar..
…
Gazeteciler böyle de..
Siyasetçiler, iş insanları, öğretmenler ve üniversite hocaları gibi insan ilişkileri fazla olan kişiler farklı mı?
Hala “yapacağım” diye yazılan bir kelimeyi “yapıcam” yerine yine yazıldığı gibi “yapacağım” diye konuşan o kadar çok kişi var ki..
Bunları bile bile, göre göre o Rus arkadaşın ““affadağsınız, bu kada Tukçe konuşabılıyoğum” demesini garip karşılayabilir miyim?
…
Türkiye’de yerleşik yabancı kökenli (etnik) vatandaşlarımızın (özellikle Kürt’lerin) kendi dillerinde eğitim istediği bir dönemde..
“Resmi dil”imizin, hala iyi okunması, yazılması ve konuşulması konusunda takındığımız “boşvermişlik” halimiz hiç hoşuma gitmediği için böyle bir yazı yazma gereği duydum..
Bunu bir “mesleki özeleştiri” olarak da görebilirsiniz..
İstediğim tek şey Türkçe’mizin “doğru” yazılması ve konuşulması..
Çünkü, bu çok önemli..
Çünkü, dilimize sahip çıktığımız ölçüde ancak “millet” olabilme özelliğimizi korumuş oluruz..
Bunu herkes iyi anlamalıdır..
……………………
NOT:
15 gün kadar sizlerle birlikte olamayacağım..
Bir gazeteci grubuyla, yurtdışındaki Türk okullarını incelemek üzere Endonezya ve Singapur’a gideceğiz..
Yurtdışındaki Türk okullarında Türkçe nasıl kullanılıyor, özellikle ona da bakacağım..
Sizi “Hoca” ile baş başa bırakmak zorundayım..
15 gün o da biraz rahat etsin artık..
Şimdilik hoşçakalın..
Trend Haberler

Antalya’da EDS'lerin devreye gireceği tarih belli oldu

Ali Yılmaz sessizliğini bozdu: ‘İş birliği olsaydı davalık olmazdım’

Manavgat Şelalesi’nde şaşırtan görüntü!

Antalyaspor’dan flaş hamle: Mathew Ryan’a resmi teklif

Ataberk Dadakdeniz bu kez Ankara yolcusu

Kırtasiyeler Kepez’den