ŞU MANZARAYA BAKIN

Seçimin üzerinden kaç gün geçti?

Bugün 5. gün ve barajı geçen siyasi partilerden sadece Ak Parti “barış-huzur-hizmet” mesajları veriyor..

Milletin kararına saygılı olduklarını söylüyorlar..

“Devlette devamlılık esastır, hizmetler bekletilemez “diyorlar..

“Milletin kararına saygılıyız, halk koalisyon istedi, biz de buna hazırız” diyorlar..

Ama..

CHP’liler hala, “Erdoğan’ı yıktık ya gerisi önemli değil” gibi absürd bir kutlamayı sürdürüyor..

Seçimden önce “birbirlerini incitecek” tek kelime bile söylemeyen MHP ile HDP de birbirlerini yemekle meşguller..

HDP MHP’yi aşağılıyor, MHP de HDP’yi..

Yani..

Ak Parti dışında hiçbirinin kafası-beyni-ruhu bu ülkede değil..

Dün Recep Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı açıklamalar gösteriyor ki; Bu ülkeyi düşünen, bu ülke insanının sıkıntı çekmesini istemeyen tek parti yine Ak Parti’liler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan..

Zaman bunu çok daha iyi gösterecek..

SELFİNİZİ ÇEKİN VE…

Antalyalı vatandaşlarımızdan biri olan Şükrü Yunak, bir yazı paylaşmış..

Günün gelişmelerine çok uyduğu için, bunu ben de sizlere aktarmak istiyorum..

Şöyle diyor:

“Av. Rıza Sümer

Ak Parti Antalya İl Başkanı

Sağına Mustafa Köse’yi, soluna Hüseyin Samani’yi, önüne de Gökçen Özdoğan Enç’i al ve önce Selfi’nizi çekinin..

Sonra..

Aynı oturuş düzeniyle hep beraber basın toplantısı yapın..

Ve..

Antalyalılara deyin ki:

‘CHP’nin hizmet olarak bir dikili ağacı yok, 5 vekil verdiniz..

MHP’ye hiç hizmet fırsatı vermediniz, ama 3 vekil verdiniz..

HDP her fırsatta yaktı, yıktı, kırdı, ona da 1 vekil verdiniz..

Fakat..

Ak Parti 18 katrilyon yatırım yaptı ve bir o kadar yatırım da devam ediyor, buna karşılık en az 9 veya 10 vekil vermeniz gerekirken, az önce çektirdiğimiz selfimize bakarak, bize de 5 vekil verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz..”

Şükrü Yunak’a hak vermemek elde mi?

GARİP BİR DİKTATÖRÜMÜZ VAR..

İçeriden ve dışarıdan yapılan “algı operasyonları”yla bu ülkede sapla-saman birbirine karıştı artık..

CHP’lilere, MHP’lilere ve HDP’lilere göre Erdoğan, bir diktatör..

Bu ülke insanının çoğu da böyle düşündürülüyor maalesef..

Dünyadaki neredeyse bütün yönetim sistemlerine baktım, inceledim..

Demokrasi, diktatörlük, krallık, emirlik, hepsi var..

Ona göre de “yönetim” var..

Ancak..

Ne tarihte ne de günümüzde, meydanları dolaşıp sesi kısılıncaya kadar halkından oy isteyen diktatör, yalnız Türkiye’de gördüm..

Bu nasıl bir diktatörlüktür ki;

1- Bu ülkede Erdoğan’ı tutan 3 gazete varsa, karşısında her gün onu yerden yere vuran, hırsız-uğursuz-diktatör diye başlıklar atan 13 gazete var..

2- Gün geçmiyor ki, üniversitelerde kendisini protesto eden ve okumak yerine eylem yapan binlerce öğrenci var ve hiçbirinin okuma hakkı elinden alınmıyor..

3- Muhalif partiler ve siyasetçilerin hepsi Erdoğan’ı itibarsızlaştıracak her türlü lafı söylüyor, beyanatlar veriyor..

4- Bu ülke halkını, “dünyanın en özgür halkı” haline getirebilmek için mücadele ediyor..

Dış siyasetteki tutumunu-dik duruşunu, “Türkiye’ye kazandırdığı itibarı” saymıyorum bile..

Ve bütün bunlara rağmen kimseye yaranamıyor..

“Ne garip bir diktatörümüz” var, değil mi?

Bugünkü yazımı, yine Antalya’da yaşayan bir vatandaşımız Caner Gürkan’ın bir sözüyle bitiriyorum:

“Ak Parti’yi bir şekilde tek başına hükümet kuramayacak pozisyona getiren güruh, şimdi çaresiz kaldı, ‘hadi hükümet kur Davutoğlu’ diye yalvaracak durumda.. Bunlar kendilerine bile güvenmiyor..”

Doğru söze ne denir?