Günün yazısına Hz. Mevlana’nın bir sözü ile başlamak istiyorum; Sen uzattığın eli tutmayana mı dargınsın, tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın.

Ne çok umut edip küçük şeylerden, ne büyük hayaller yaratıyoruz. Kendi dünyamızda bir profil kurup, kişileri oldukları dünyadan kendi kurduğumuz dünyaya sürüklemek istiyoruz.  Hatta öyle ki bahsedilen kişinin sıfatı ne olursa olsun tanıştığımız anda oluşturduğumuz izlenim ile yapıyoruz bunu. Ya da anlatılanlardan yola çıkarak.

Oysaki kişinin bizim oluşturduğumuz profile uygun bir karakteri var mı bunu sorgulamak lazım. Belki de yok. Yani mevcutta var olmayan bir davranışı var etmeye çalışıyoruz. Bu kısımda böyle bir sorgulama yapmadan beklenti içine girdiğimiz için problemi biz yaratmış oluyoruz.

Sen elini uzattın o tutmadı. Tutmayı bilmiyor ki! Bilmiyor ise öğretebilirsiniz. Siz ona beklediğiniz için davranarak öğretirsiniz. Yetişkinler sağlıklı iletişim ve anlayış ile bu tarz durumları aşabilecek kapasiteye sahipler. Ha diyorsanız ki karşımda bencil bir insan var net ve açık bir şekilde istediklerimi söylüyorum nedenlerini anlatıyorum ona sebeplerini soruyorum yine de olmuyor. Bile bile yapıyor. İşte o zaman ne kendinize kızın ne dargın olun. Neden zorlanacağınız bir ilişki yaşadığınızı kendinize sorun. Çünkü arkadaşlığın da çift olmanın da bazı sorumlulukları var. Sözünün bir kıymeti yoksa adeta bir çocuk edası ile oyalanıyorsanız, ciddiye alınmıyorsanız, dile getirmenize rağmen değişimler olmuyor ise orada kalmamanız gerek.

Kimseye böyle bir anlayış ve içgörüyü sonradan kazandıramazsınız. Kendinizi değersiz hissettiğiniz ve sorun yaratan kişi olarak anıldığınızla kalırsınız. Bu tarz bencil ya da bu anlayışı olmayan komşunuza bile el uzatmayın. Uzatmayın çünkü o anlık sorunu çözebilirsiniz belki ancak farklı bir konuda benzer bir tutumla daha karşılaşacaksınız.  Kendinizi en kolay uzaklaşarak koruyabilirsiniz.