Anadolu’nun tipik insanı.
Ömrü hak, hukuk, adalet ve mücadele ile geçen; bir şarkı ile ağlayan, bir çiçek ile gülen adam.
Onun hayat hikayesi binlerin hikayesi idi. Bu coğrafyada bir işçi, emekçi, bir köylüydü babalarımız, amcalarımız, dedelerimiz gibi. Yetim bir çocuk, sekiz yaşında omuzlarında babalık ve abilik… Arkasından üç yetim kardeş gelmekteydi.
Sığındılar dede evlerine. O vakit her şey kıt kanaatti. Hayat şartları daha zordu.
İsimde mi saklı bunca kâinat?
Sırrı sır saklamasını bilen, Süreyya yıldız kümesi, Önder güçlü ve ünlü oluşu, yeteneği ya da toplum içindeki yeri dolayısıyla, ilişkili bulunduğu toplumsal kümenin ya da toplumun tutum, davranış ve etkinliklerini, belli zaman ve koşullar içinde değiştirip yöneltme yeteneğini gösteren, topluluğu, toplumu örgütleyen kimse. Bu kadar mı etkili kişilikte isim?
Sırrı Süreyya Önder; Nemrut Dağı - Komagene Krallığı diyarında yetişmiş, bazen maraba, bazen garson, kiminde öğrenci, cezaevinde volta atan, film yapımcısı, senarist, yetmedi aktör, filozof, evden biri olmuş. Kiminin abisi, öğretmeni, barış güvercini, edebiyatçı ve sinemacı, gazeteci, barış müzakerecisi, torun sahibi ve baba.
Siyasete kızına daha yaşanabilir bir dünya vermek için girmiş. Beyaz tülbentli annelere oğul olmuş.
En son yazılarından birini Volkan Konak için kaleme almış.
“Barışı ilk Karadenizliye anlatalım dedik. Onlara anlatabilirsek eğer gerisi kolaydı.
Benim bir can yârim vardı o zamanlar. Teşvik etti; rahatlattı. ‘Konuşmayı şehvetle seven’ hemşerilerinin aslında iyi insanlar olduğunu söyledi. Yolların saklanmasını diledi. ‘Bütünlüğümüze bahane olmalarına’ niyet ederek düştük yollara. Hem Mumhane önünde çay bile içebilecektik barış gelirse…”
Sırrı Süreyya Önder 38 kez müebbet istemiyle yargılanmasına, hapsedilmesine rağmen nasıl oluyordu da gülümseyebiliyordu?
Anadolu bilgelerine has dünya kavrayışı, anlatı gücü ve yerinde hazırcevaplığıyla her kesime dokundu. Sevmeyenlerine bile…
Başkanvekili olduğu TBMM’deki oturumda insanlara Meclis TV’yi açtırır; izlenme rekorları kırardı. Yaptığı konuşmalar tıklanma rekoruna koşmuş. Sempatik hareketli anlatımları, kişide düşünme gücünü geliştirmekteydi.
Örneğin Kahtalı Mıçe için “Ama gördük, ama yaşadık; Mustafa çıplak ayaklarıyla ateş üstünde iki dilin şarkılarını söyledi.” demişti.
Bazı insanlar var, öldürmek için yaşıyorlar; bazı insanlar var, yaşatmak için ölüyorlar.
Her şey bir yana, hayat bir türkü kadar kısa.
“Ben ağaçların da vekiliyim.”
62 yıllık hayatında milyonların gönlüne taht kuran bilge insan. Sağcısı ve solcusu, laiği ve liberali, cenaze namazında aynı safta yer buldu. Evet ailesinde mal mülk, ev yoktu. Bankada parası bulunmuyordu. Ama herkesin dilinden dua ve rahmet akıyordu. Güle güle koca barış müzakerecisi.
SIRRI SAHİ ÖNDERLİK Mİ?
Yıldız ÇİÇEK
Yorumlar (1)