MHP İl Başkanı Osman Çetin beni çok şaşırttı..

Cuma günü yapılan Büyükşehir Meclisi’nin toplantısını basmış..

Ak Parti’ye geçen Halil Karataş’a etmediği “hakaret” kalmamış..

“İnsanların iradelerini satmaları, eşlerini satmalarıyla eşdeğerdir” demiş..

Yani..

Karataş’a, “MHP’den seçildiğin halde Ak Parti’ye geçerek iradeni satmış oldun, sen şu anda eşini de satmış oldun” demeye getirmiş..

Bu, olacak şey değil..

Bu, söylenecek laf değil..

Eleştirmeyle hakareti, aşağılamayla suçlamayı birbirine karıştırmamalı insan..

Hele Türk insanı için 3 kutsal olgudan (at-avrat-silah) biri olan “EŞ” için ağzından çıkanı kulağı duymalı biraz..

Bunu en iyi “ülkücü” Osman Çetin’in bilmesi gerekir..

Bu saygısızlığı, aslında “saygılı biri” olan Çetin’e hiç yakıştıramadım..

Büyükşehir Meclisi’nin MHP Grup Sözcüsü Selçuk Senirli de Karataş’la ilgili şunu söylemiş:

“Birdenbire ne oldu, partimizin hangi ilkeleri ters geldi de saf değiştirdi?”

Buna hemen bir cevap vermek istiyorum..

Yeni dönemin ilk Bütünşehir meclis toplantısını hatırlayın..

Konyaaltı sahilinin kiralanması için Başkan Menderes Türel yetki istemişti..

Neden bunu istediğini de açıkladı..

Halka açılacak, iyi hizmet verilecek, ücretsiz olacak..

“Bundan daha iyi ve akılcı bir gerekçe” olabilir mi?

Sonuç?

CHP ve MHP’nin ortak oylarıyla Türel’e yetki verilmedi..

Aslında bu bir tür uyarıydı..

“Kusura bakma Menderes, seçildin ama biz seni çalıştırmayız” demekti..

Bir “sahilin kullanılması” konusunda böyle davranan Meclis çoğunluğu, çok daha önemli ve kritik konularda “aynı tavrı” gösterebilir ve Türel’in söz verdiği hizmetler-projeler engellenebilirdi..

Oysa, Antalya’nın çok acil-çok çabuk ve önemli hizmetler alması gerekiyor..

Bunların biri veya ikisi bile engellense, son 5 yılda olduğu gibi sorunlar birikecek ve içinden çıkılması çok daha zor bir duruma gelecek..

Kabullenir veya kabullenmezsiniz, ama Ercan Merthatun da, Halil Karataş da bu engellemelerin Antalya’ya zarar vereceğini düşünmüş olamazlar mı?

CHP ve MHP’nin yaptığı “bıçak sırtı muhalefeti” kabullenememiş olamazlar mı?

“Akılcı ve mantıklı istekler”in reddedilmesini hazmedememiş olamazlar mı?

Kaldı ki..

CHP’de de, MHP’de de yaşanan “parti içi kavgalar”dan da bıkmış, huzurlu bir ortamda bulunmak istemiş de olabilirler..

Çetin de, Senirli de, CHP’liler de bunları biraz düşünsün bence..

Öte yandan..

Merthatun ve Karataş’a kızanlara Mustafa Reşat Oktay’ı hatırlatmak istiyorum..

Önceki dönemde MHP’li bir meclis üyesiydi..

Ama, sürekli olarak CHP’li gibi çalıştı..

Osman Çetin bu duruma bir kez olsun bir şey demedi..

Seçimlerde MHP’den aday gösterilmeyeceğini görünce CHP’ye geçti..

Bakıyorum buna da kimse sesini çıkarmıyor..

Evet; “siyasi, sıçramaların, siyasi transferlerin çıkar elde etmek için yapıldığı” kanaati yaygındır..

Merthatun ve Karataş böyle bir düşünce ile saf değiştirmiş de olabilir..

Ancak..

Oktay’ın iradesi “irade” de, Merthatun ve Karataş’ın iradesi “irade” değil mi?

Herkes herkesin iradesine –nedeni ne olursa olsun- saygı göstermek zorundadır..

“Demokrasi” bunu gerektirir..

Siyasette “sıçrama ve transfer”leri normal karşılamak gerekiyor..

Doğru bulmuyorsan eleştir, doğru bulmadığın yönleri ortaya koy, kamuoyuna aktar..

Bu da senin “demokratik” hakkın..

Ama..

“Hakaret” hele hele “namus” meselesi olacak kelimeler kullanmak, olacak şey değil..

Biliyorum; ülkede yaşanan siyasi kirlilikten şikayetçi olmayan yok..

İyi de, siyasi kirliliğe bulaşmamış parti var mı Türkiye’de?

Demokrasi bir “ikna” ve “hazmetme” rejimidir..

Herkes bunu ka-bul-le-ne-cek..