Geçtiğimiz günlerde Antalya Gazeteciler Cemiyeti (AGC) Başkanı İdris Taş’ın trafikte yaşadıkları medyaya konu olmuştu. Sonra gazeteci arkadaşım Süleyman Ekin bana bir yazı yolladı. Okudum ve noktasına virgülüne dokunmadan buraya bırakıyorum. Haklı mı değil mi kararı siz verin.
“Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı sayın İdris Taş’ın, geçtiğimiz günlerde yediği bir trafik cezası Körfez Gazetesi’nde haber olmuştu. Öncelikle hem İdris Taş’ı, hem de gazeteyi kutluyorum. Çok ama çok önemli bir konuyu gündeme taşımışlar ancak nedense kamuoyunda bu konu pek konuşulmadı. Emniyetin yaptığı açıklama ile olay kapandı.
Evet kurallar uyulmak içindir. ‘Ama’ demeyeceğim çünkü ‘ama’ kelimesi bir önceki cümlenin anlamını tamamen değiştirecek. Bazen kurallara uymakta yeterli olmuyor. Çünkü kural koyucular her ne kadar iyi niyetli ve toplum menfaatini düşünüyorlarsa da, bunu uygulayanların ‘bazıları’ hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Keyfi yazılan cezalarla geçmişte çok karşılaştım. Hele bazı fahri trafik müfettişlerinin yaptıkları ‘pes’ dedirtecek cinstendi. Evinin balkonunda oturup gelen giden araca ceza yazanı mı dersin, aracını park edemediği için komşusuna ceza yazanı mı dersin, trafikte kural ihlali yaptıktan sonra el kol hareketinin ardından evlere tebligat gönderen mi dersin. Oooo saymakla bitmez. Çoğu da İdris başkanımın konusu gibi kamuoyuna yansıdı ve sonrasında saman alevi gibi söndü gitti. Üzülerek söylüyorum. Sayın İdris başkanım, konuyu mahkemeye taşıdığınızı söylemişsiniz. Moralinizi bozmak istemem ama yaklaşık 10 yıllık adliye muhabiri olarak söylüyorum. Ondan bir şey çıkmaz. Nereden mi biliyorum. Benim başıma da benzeri geldi de ondan.
Altınova Bulvarı üzerinden 5 dk içinde iki kez ceza yedim. 70 olan hız sınırını aşmışım. O zamanın parasıyla 500 TL civarı, diğeri ise sözde emniyet kemeri takmamaktan 199 TL ceza. Aynı gün 500’ü ödedim ve kendi kendime ‘hak ettin’ dedim. Emniyet kemeri konusunda ise bir hayli canım sıkıldı. Çünkü, ben evimin otoparkına girmek için araçtan iner ve demir kapıyı açtıktan sonra direksiyon başına geçtikten sonra bile kemer takarım. Be adam 10 saniye sonra ineceksin. Ama bendeki de emniyet kemeri takma hastalığı gibi bir şey. Neyse, 500 TL ödeyen ben, 199 TL için bir o kadar yakıt ücreti ödedikten sonra Trafik Müdürlüğü’ne giden de ben. Oradaki yetkililere meramımı anlattım ve bana kameradan çekilen tek kare fotoğrafı gösterdiler. Ama ne fotoğraf. Bulanık ve ters ışıktan olsa gerek ön cam yansımasından kemer takılı mı değil mi belli değil. Başka fotoğraf var mı, yok. Tabi orada cezayı yazan memurdan nasihatımı aldıktan sonra çıktım ve direk avukata gittim. Memur ne mi dedi; “Hep böyle oluyor zaten itiraz ederler ama sonunda parayı öderler. Bunlar boş çabalar.”
Haklı olduğumdan o kadar eminim ya Avukat tuttum. Ceza yediğim gün giydiğim kıyafeti üstüme geçirip direksiyon başına geçtim ve aynı açıdan ters ışıkta fotoğraf çektirdim. İki fotoğrafı bilirkişiye götürdüm. Bilirkişi fotoğraf üzerinde çalışma yaptıktan sonra şekillerle üzerimde emniyet kemeri olduğunu söyledi. Ben de bunları sulh ceza hakimliğine yaptığım itiraz dilekçesine ekledim. Dilekçede özellikle şunu belirttim. GEÇTİĞİM GÜZERGAHLARDA ÇOK SAYIDA KAMERA VAR. BAKILMASINI TALEP ETTİM. EĞER BİR KAMERADA KEMER TAKMADIĞIM NET ŞEKİLDE BELLİ OLUYORSA EHLİYETİMİN İPTAL EDİLMESİNİ TALEP ETTİM.
Şansa bak ki itirazım sürecinde benim 199 TL ceza affa girmez mi? Ceza silindi tabi. Ama ben haklılığımı ispat etmek için konunun üzerine gittim. Birkaç ay sonra bana gelen kısa cevapta yazdığım, yaptığım hiçbir şey dikkate alınmamış ve sadece davayı kaybettiğim belirtilmişti.
Memur arkadaş söylediklerinde haklı çıkmadı. Çünkü ben cezayı ödemedim. Ama bir konuda haklıydı. Boşuna çabaladım.”
SİZ KARAR VERİN
Şifa Çiçek
Yorumlar