Evlerimizin başköşesinde birer put gibi dikiliyorlar. Hatta bir tane de yetmiyor. Her odada bir tane olması lazım. Mutfağa da koymalı ki yemek yerken izlemekten geri kalmayalım. Salonda da olmalı bir tane. Misafir gelince iki laflamaya ne gerek var. Açılsın televizyon izlensin.
İngilizler "aptal kutusu" demişler. Neden demişler uzun uzadıya izah etmeye gerek yok. Birazcık düşünen bulur. Uzun süre televizyon izleyen çocukların okuldaki başarıları da düşüyor, sosyal hayata adaptasyonları da. Ben söylemiyorum uzmanlar söylüyor. Ortalama televizyon izleyen bir çocuk üniversite çağına geldiğinde televizyon karşısında okuldan daha fazla vakit geçirmiş oluyor.
Bu sürede çocuk yaklaşık 20 bin kadar reklam, 200 bin kadar şiddet görüntüsü, 30 bin kadar da cinayet görmüş oluyor. Araştırmacılar araştırıp bulmuşlar. Ondan sonra da gel sen bu çocuktan başarı bekle. Ama bizler de ikiyüzlüyüz. Ne gerek var çocukla ilgilenmeye değil mi? Zaten yorgun argın işten gelmişiz. Koy çocuğu çizgi filmin önüne rahatına bak.
Televizyon izlemede dünya ikincisiyiz. Birinci sırada Amerikalılar var. Hadi onlar her konuda dünya birincisi de bize ne oluyor? Adamlar dünyanın en ileri en müreffeh ülkesinde yaşıyorlar da izliyorlar. Peki ya biz? Fındık üretimi dışında hangi konuda dünya birincisiyiz de televizyon izlemede ikinciliği hak ettik?
Bütün bilim adamları ittifak ediyorlar. Boş boş programları izleyen insanlar aptallaşıyor. İdrak ve muhakeme yeteneklerinde azalma oluyor. Koyun gibi güdülüyorlar. İşin gerçeği tüm dünya televizyonlarında olduğu gibi bizim televizyonlarımızda da bomboş programlar akşamlarımızı işgal etmiş durumda.
Televizyonların reklamdan başka resmi geliri de olmadığı için de 10 dakikaya bir reklam. Bir saatlik dizi, reklamlarla oluyor 3 saat. Bir Allah'ın kulu çıkıp da kapatıyor mu televizyonunu? Kuzu kuzu bekliyoruz reklamların bitmesini. Yabancıda hiç değilse bu yok. Adam gibi 1 saatte bitiriyor dizisini de yarışmasını da.
İnsanın aklına George Orwell'ın 1984 kitabı geliyor. 1949'da yazılmış olan bu kitap 35 yıl sonrasını yani 1984'ün dünyasını anlatıyor. Ülkenin tamamına yayılmış "tele ekranlar", orada izledikleriyle beyinleri uyuşmuş büyük bir halk kesimi ve onları koyun gibi güden küçük bir elit yönetici sınıf. Baştan aşağı yalanlarla dolu bir ütopya toplumu.
Ama şimdiki dünyaya bakınca çok da farklı şeyler görmüyoruz değil mi?Halbuki adam elli yıl önce yazmış işin aslını.