Evliya Çelebi, Alanya’dan ayrıldıktan sonra şarka doğru seyahat etmekte idi. Seyahatnamesi’nde diyor ki:

‘‘Alaiye’de Süleymaniye İmamı Emir Efendi ve Abdülhalim Efendi ve dizdaran ağaları ile ve el-Hâc Ali Ağa ile vedalaşıp ve yirmi tüfek endaz-bahadır refikler/atıcı yiğit yol arkadaşları alıp Alaiye’den kıble ile şark mabeynine/arasına lebi-derya/deniz kıyısı ile gidip nehr-i Demati/Dim Çayı şimal/kuzey canibinde Boz Dağ’dan gelip tulû edip/doğup bu mahalde Alaiye Limanı’na dahil olur ve bu nehri atlar ile yüz bin meşakkat ile ubur edip/geçip lebi-deryaya karib/deniz kıyısına yakın Çengelistan içre Kale-i Boğazlık hâlâ virandır. İçinde Alaiye kavminin sığır ve atları ve cümle hayvanları sakin olur. Anı ubur edip lebi-derya ile kâh dağ ve bağ ve rağ/çayırlık sengistan/taşla kaplı yerler aşıp dokuz saatta….

Karye-i Selinti/Selinti Köyü: Vilayet-i İçil yani hududu Silifke Sancağı hükmüne seksen akça kaza-i azumanidir ve nahiyesi 26 asi kuralardır. Amma lebi-deryada kasaba misal mamur camili ve haneli kuraları vardır. Ve Selinti binam Kıbrıs iskelesidir. Karşı karşıya 70 mildir ve cümle dağları nümayandır ve Selinti, Silifke Papazı’nın hassıdır. Su başısı hakimdir. Kadısı kuraları devreder. Tahtı yoktur ve bu Selinti kazasına yayladan Türkmen eşkıyası nüzul ettiği/indiği memel olmak ile/tahmin edildiği için refiklerimiz bizi şimal canibine yaylaları aşırıp on bir saatta Kale-i Mamure’ye vardırdılar… cilt 9 sahife 299)

Alaiye’nin bir saat kadar şarkında hafif bataklıklar geçtikten sonra Evliya Çelebi’nin ‘Demati’ dediği Dim Çayı gelir. Filhakika çayın tuğyanı/taştığı zamanlarında öbür yakaya geçmesi pek müşküldür. Son senelerde burada bir ahşap köprü yapılmıştır.

Burada harçlı ve kalamsı bir duvar içinde birkaç taş ebniye görülüyorsa da bir yazıya tesadüf edilmedi.

Çayın yarım saat şarkında ‘Kestel’ Köyü vardır. Köy, pek dağınık ve fakir, evleri basittir. Köyde münferit ve taşlık bir tepe üzerinde ‘Kesile’ dedikleri harabe duvarları vardır. Duvarları ince ve adi taşlarla harçlı olarak yapılmıştır. Kestel’in deniz kenarında dahi ayrıca ve buna benzer harabe görülmektedir. Evliya’nın Kale-i Boğazlık dediği buraları olsa gerek. Buranın ilerisinde ve Evliya’nın bahsetmediği Kargacık Köyü vardır. Güzel ve dağa yamanmış olan bu köyün arazisi oldukça vâsidir.

Kargacık’ın üstünde ve tahminen 800 metre irtifaında güçlükle çıkılır bir tepe üzerinde geniş bir kale harabesi görülmektedir ki kapısı cenup sathı mailindedir. Kapıdan girildiğinde cesim/büyük bir binanın üst tarafında sütunlu bir cadde ve pek çok ebniye ve su mahzenleri mevcuttur. Bu harabeye ait deniz kenarında da birçok bina enkazı görülmektedir ki ufak bir dalga kıranın bulunması dolayısıyla bilahare harabede oturanlar buraya inmiş ve sıkı olarak birçok binalar yaptıkları anlaşılıyor. Harabenin şark cephesinde ve tepenin altında Sedre Köyü bulunmaktadır. Tepenin altında 12.45 metre tûlünde/uzunluğunda 15.12 metre arzında/genişliğinde iki katlı eski bir bina görülmektedir. Tarz-ı inşasından Osmanlı devrine ait olduğu anlaşılıyor. Bu havalide Ören, Emir Kilse, Asar, Çok Kilseli gibi isimler ile ufak kaleler mevcuttur.

Bu ovadan sonra şarka doğru bir taşlık arazi başlar ve iki saat kadar devam ettikten sonra eski ismi Silinti ve hâli hazırda Gazipaşa’nın merkezi bulunan ‘Pazarcı’ya doğru geniş bir ova başlar.

Pazarcı, Alanya’ya tâbi bir nahiye merkezidir. Bu nahiye 1224 hicrî tarihinden 1284 hicrî tarihine kadar (1809-1867 arası) Konya Vilayeti’nin İçil Livası’na merbut/bağlı Silindi Kazası nâmı altında İnce Ağrı, Pazarcı bölgelerine munkasem/bölünmüş idi. Bu bölgelere birçok köyler verilmişti.

Bölgelerde birer âyan ki reis bulunup bunların idaresi altında bulunan köyler birer muhtarla idare olunurdu.

Asıl kazanın umum memurini Pazarcı bölgesinde vazifelerini icra ederlerdi. Mezkur tarihler arasında geçen 60 senelik müddet içinde buraları Abdülbâkioğulları’ndan Velizâde Kara Mehmet Ağa tarafından tahminen 1200/1785 tarihlerinde 40 sene kadar bir müddet idare edilmiştir.

Kara Mehmet Ağa’nın yaptırmış olduğu iki katlı ve 24 odalı bina hâlen mevcuttur. Selamlığın duvarında mühim kısmı silinmiş ve cüz’î aksamı okunarak binanın 1228 hicrî (1813) tarihinde inşa edildiği ve bu zata ‘Saadetlu Bâkioğulları’ndan Veli Ağa oğlu Silindi Kazası Âyânı Mehmed Ağa’ cümlesi güzel bir yazı ile yazılmış olduğu görülmektedir.

Rivayete göre 1290 hicri (1873) senelerinde Silindi kazası ilga edilerek 1337 tarihine (1918) kadar Silifke Livası’nın Anamur kazasına bağlı Silindi nahiyesi ismi ile idare olunmuştur.

Ankara Büyük Millet Meclisi tarafından icra edilen mülkî teşkilat üzerine ‘Silindi, Pazarcı’ isimleri atılarak büyük gazi Kemal isimlerine izafeten ‘Gazi Paşa’ kazası namı ile Silifke Vilayeti’ne bağlı kazalığı tebliğ edilmiş ve 1 Kânunuevvel 1336 da (1 Aralık 1920) mahkeme ve nüfus daireleri bilfiil faaliyete başlamıştır. Nihayet 1 Temmuz 1337’de (1 Temmuz 1921) Anamur’dan tamamen ayrılarak kaymakam vesaire işe başlamıştır. Burası kaza olarak beş sene yedi ay devam ettikten sonra Alanya’ya tâbi bir nahiye sırasına girmiştir. (Süleyman Fikri Erten, ‘Antalya’dan Anamur’a Doğru’, TürkAkdeniz Dergisi, Şubat 1941, Sayı 22, syf. 10-13.)