Trump, ABD Merkez Bankası Başkanı’nı bir kez daha hedef aldı: Siyasi yanlılık, yanlış beyan, görev suistimali...

ABD Başkanı Donald Trump, Fed Başkanı Jerome Powell’a yönelik sert eleştirilerini bir adım öteye taşıyarak “derhal istifa etmeli” dedi. Trump, kendi sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, Powell’ın görevi kötüye kullandığını ve ABD halkını yanıltan açıklamalarda bulunduğunu iddia etti. Bu açıklama, Powell’ın 2,5 milyar dolarlık Fed binası yenileme projesiyle ilgili “yalan söylediği” suçlamasının ardından geldi.

Söz konusu suçlamayı gündeme getiren isim ise ABD Federal Konut Finansman Ajansı Direktörü William Pulte. Pulte, Powell’ı “Senato’da yanıltıcı ifadeler vermekle”, “siyasi yanlılıkla” ve “kamu kaynaklarını uygunsuz kullanmakla” suçluyor. Bu tür suçlamalar, yalnızca bireysel bir isme yöneltilmiş olmaktan çıkıyor ve ABD Merkez Bankası’nın kurumsal itibarına doğrudan zarar verme riski taşıyor.

Peki Türkiye Neden Bu Gelişmeyi Yakından Takip Etmeli?

Küresel ekonomideki en küçük sarsıntı bile Türkiye gibi dış kaynaklara bağımlı, yüksek enflasyonla mücadele eden ekonomileri doğrudan etkiler. ABD Merkez Bankası’nın ve özellikle başkanının sorgulanmaya başlanması, aslında küresel para sisteminde bir tür şeffaflık ve güven krizi anlamına gelir.

1. FED’deki kurumsal zayıflama, piyasalarda sarsıntı yaratır

Fed gibi büyük merkez bankalarının bağımsızlığı, yalnızca ABD için değil, küresel finans sisteminin bütünlüğü için hayati önemdedir. Eğer Powell, Trump’ın etkisiyle görevden alınır ya da görevini bırakmak zorunda kalırsa, bu durum piyasalarda "Fed artık siyasi baskılara açık" algısını güçlendirir. Bu da hem ABD piyasalarında hem de gelişmekte olan ülkelerde ciddi dalgalanmalara yol açar.

Türkiye gibi yüksek dış borçlu, döviz ihtiyacı yoğun, yatırımcı güvenine duyarlı ekonomiler için bu gelişme, büyük bir finansal baskı anlamına gelir. Çünkü risk algısı yükseldiğinde yabancı sermaye ya çekilir ya da daha pahalı gelir.

2. Doların değeri ve Fed faiz politikası Türkiye’yi birebir etkiler

FED’in faiz indirimi ya da artırımı gibi kararları, gelişmiş ülkelerdeki yatırımcıların hangi ülkelere para yönlendireceğini belirler. Eğer Trump’ın baskısıyla Fed ani bir faiz indirimi yaparsa, bu kısa vadede doları zayıflatabilir, Türkiye açısından bir rahatlama sağlayabilir. Ancak aynı şekilde, piyasalarda belirsizlik artarsa dolar bir “güvenli liman” olarak yeniden değer kazanabilir, bu da Türkiye için yeni kur şokları anlamına gelir.

Ayrıca Türkiye’nin dış borcunun büyük kısmı dolar cinsindendir. Kurun artması hem kamunun hem özel sektörün borç yükünü katlar. Bu da enflasyonu besler, bütçe dengelerini bozar.

3. Türkiye Merkez Bankası’nın hareket alanı daralabilir

ABD’de yaşanacak siyasi baskı ve Fed yönetiminde olası değişiklikler, küresel para hareketlerini dalgalandırır. Böyle bir ortamda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) uyguladığı para politikaları daha çok dış etkenlere bağımlı hale gelir. Türkiye şu an yüksek enflasyonla mücadele ederken, bir de dışsal kaynaklı kur şoklarıyla baş etmek zorunda kalabilir. Bu da faizleri daha fazla artırma baskısı, büyümenin yavaşlaması ve işsizliğin artması gibi zincirleme etkilere neden olabilir.

FED’deki Siyasi Baskılar ve Türkiye Ekonomisinin Kırılganlığı

Trump’ın Powell’ı “görevini kötüye kullanmakla” suçlaması, aslında 2024 seçimlerine giderken ABD’nin para politikası üzerindeki siyasi müdahalenin ne kadar yoğunlaştığını gösteriyor. Bu durum sadece iç politikaya değil, küresel finans dengesine de zarar verebilir. Çünkü Fed kararları artık sadece ekonomik değil, siyasi stratejilerle şekilleniyor algısı oluşursa, bu gelişmekte olan ülkeler için ciddi bir belirsizlik kaynağı haline gelir.

Türkiye ekonomisinin temel sorunları hâlâ çözülmüş değil:

Dış ticaret açığı devam ediyor.

Döviz rezervleri yeterli seviyede değil.

Enflasyon yüksek, reel gelirler düşüyor.

Yabancı sermaye hâlâ temkinli.

Böyle bir ortamda küresel piyasalarda yaşanacak her sarsıntı, Türkiye için riskleri katlıyor. FED’in başındaki ismin sorgulanması, hele ki istifa veya görevden alma gibi olağanüstü bir sürecin yaşanması, Türkiye gibi kırılgan ekonomilerde “sıcak paranın yeniden kaçmasına, TL’nin hızla değer kaybetmesine, faizlerin yükselmesine ve ekonomik toparlanmanın sekteye uğramasına yol açabilir.

Genel Değerlendirme

Trump’ın Powell’a karşı başlattığı bu yeni hamle, sadece bir kişisel hesaplaşma değil; küresel sistemin dengesini tehdit eden siyasi bir müdahale olarak okunmalı. Türkiye ise bu denge bozulmalarına karşı hâlâ fazlasıyla savunmasız. Dış kaynaklı krizler, geçmişte olduğu gibi bugün de içerideki yapısal sorunları daha görünür hale getirebilir.

Özetle: FED’deki kriz, Türkiye’deki mutfağa kadar ulaşır. Kur artar, enflasyon tırmanır, kredi faizleri yükselir. Bu nedenle Türkiye’nin, sadece kendi iç politikasına değil, dünya merkez bankalarının bağımsızlığına dair gelişmeleri de çok yakından izlemesi gerekir. Ekonomide “bağımsızlık” artık sadece içeride değil, dışarıda da hayati önem taşıyor.

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

[email protected]