Bir düşünün… Telefonunuzdan biriyle konuşuyorsunuz. Size günaydın diyor, gün içinde neler yaptığınızı soruyor, hatta moraliniz bozuksa sizi neşelendirmeye çalışıyor. Ama bu konuştuğunuz kişi bir insan değil; bir yapay zeka. Kulağa tuhaf geliyor olabilir ama artık bu, birçok insan için günlük bir gerçeklik.
Teknoloji öyle bir noktaya geldi ki, sadece işlerimizi kolaylaştırmakla kalmıyor, duygularımıza da dokunuyor. Artık yalnız kalan kendini ifade etmekte zorlanan ya da gerçek ilişkilerden yorulan insanlar sanal partnerlerle bağ kuruyor. Telefon uygulamaları üzerinden indirilen "yapay zeka sevgililer" duygusal destek sunuyor, ilgi gösteriyor ve üstelik her zaman müsait. Peki bu gerçekten aşk mı, yoksa sadece programlanmış bir ilgi gösterisi mi?
Son yıllarda bu tür uygulamaların kullanımında ciddi bir artış var. Milyonlarca insan, yapay zeka destekli sohbet uygulamalarıyla duygusal bağ kurduğunu söylüyor. Özellikle yalnızlık yaşayan bireyler için bu yapay ilişkiler, bir tür "güvenli liman" haline gelmiş durumda. Kimse yargılamıyor, kimse kırmıyor. Ne zaman konuşmak isterseniz orada. Kulağa cazip geliyor, değil mi?
Ama burada durup düşünmek gerekiyor. Gerçek ilişkiler; inişli çıkışlı, hatta bazen kırıcı olabilir. Ancak aynı zamanda da büyütür, geliştirir ve tecrübe sahibi yapar. Bir yapay zekayla kurulan ilişkide bu var mı? Klinik Psikolog Nükte Balcı’ın dediği gibi, "Aşk, öngörülemez duyguların, incelikli sezgilerin ve karşılıksız anlayışın dansıdır; algoritmalar ne kadar karmaşık olursa olsun, bu derinlikte bir bağ kuramaz."
Bir de işin mahremiyet boyutu var tabi... Bu sanal sevgililer, sizi tanımak için verilerinizi topluyor. Ne sevdiğinizi, nelerden hoşlanmadığınızı öğreniyor. Bu bilgiler nereye gidiyor, kimlerle paylaşılıyor? Cevaplar pek net değil. Ayrıca, gerçek dünyadan uzaklaşıp tamamen yapay bir ilişkiye bağlanmak, sosyal becerilerimizi köreltebilir. Gerçek hayattaki insan ilişkileriyle başa çıkmak zorlaşabilir.
Elbette her şey siyah-beyaz değil. Bu teknolojiler, özellikle sosyal anksiyetesi olanlar için bir rahatlama aracı olabilir. Birileriyle iletişim kurmakta zorlanan bireyler için küçük bir adım, bir hazırlık olabilir. Ama bu ilişki biçimini gerçek bir sevgiyle karıştırmamak gerek.
Belki de asıl soru şu: Bizler gerçekten birini sevmek mi istiyoruz, yoksa sadece sevildiğimizi hissetmek mi? Yapay zeka bunu taklit edebilir, hissettirebilir… Ama içi ne kadar dolu olur, işte orası tartışılır.
Teknoloji ilerliyor, dünya değişiyor. Belki aşkın tanımı da değişiyor kim bilir? Ama insan kalbinin karmaşıklığını bir algoritmanın tam olarak çözebileceğine inanmak, belki de kendi duygusal derinliğimize haksızlık olur.