Küresel ekonomik koşullardan gün geçtikçe daha fazla etkilenen ülkemizde  ‘yerli malı’ artık ilköğretim okullarımızda kutlanan ‘Yerli Malı ve Tutum Haftalarının’ nostaljik bir hayali olmaktan öteye gidememektedir. Oysa bir ulusal ekonomi için öncelikle kendi kaynaklarına dayanmak ve var olan kaynakları etkili ve verimli bir şekilde üretime dönüştürmek asıldır. Bu çerçevede üretimde verimlilik ve tüketimde ise bilinçli tüketiciliğin önemi ortaya çıkmaktadır. Biraz geç kaldık belki. Ama ‘Zararın neresinden dönsek kardır’ diyerek yerli malı kullanmaya yeniden dönmek zorundayız.  Artık uyanıp tavır alma, akıllı olma zamanı geldi. Nasıl mı? Bize olmadık hakaretleri yapan AB ülkelerinin ürünlerini almazsak ne olur? Bir düşünelim. Onların refah zincirleri kırılır, karşıdan salyalarını akıtarak şımarıkça böbürlenemezler. Koca ülkemin insanlarını gümrük kapılarında horlayamaz ve gücümüz karşısında el pençe divan dururlar. Çünkü bütün dünyaları para ve çıkar üzerine kurulmuştur. Bu ülke bizim. Ülkemize ve ülkemizin ürünlerine sahip çıkalım. Küçük ve günlük hesaplar yapmayalım. Gerektiğinde rahatımızdan ve lüksümüzden fedakarlık gösterelim. Büyük düşünelim, büyük devlet olalım. Ülkemizin ürünlerine sahip çıkalım. Günümüzde artık savaşlar para ile yapılıyor. Ekonomisi ve parası olan ülkeler, her anlamda diğer ülkeler üzerinde baskı kuruyor. Gerçek bağımsızlık için, ekonomik anlamda hiçbir ülkeye ve kuruluşa bağımlı olmadan kendi ayaklarımız üzerinde durabilmeyi becermemiz gerekiyor. Bunun yolu da kendi sanayicimize, kendi üreticimize, kendi ürünümüze sahip çıkmakla olur. Markaları farklı da olsa ülkemizde de var olduğunu unutmayın. Pahalı olabilir. Hatta bazıları kalitesiz de olabilir. Ama ne olursa olsun, ülkemin malı. Talep, hem ucuzluğu hem kaliteyi zaman içinde mutlaka getirecektir.