İşim gereği 15 gün boyunca Antalya’dan uzak kaldım. Maşallah tüm olaylar da benim uzaklaşmamı beklermiş gibi üst üste geldi. Yazacak o kadar konu biriktiki, hangisinden başlayacağımı şaşırdım.
Önce 15 günlük uzaklaşma nedenimi anlatayım. Bilindiği gibi, Antalya dışında çeşitli organizasyon işleri yapıyoruz. Bunlardan bir kısmı da Kıbrıs’ta gerçekleştiriliyor. İşte uzaklaşma nedeni bu işlerdi. Sezen Aksu, Seda Sayan başta olmak üzere ülkemizin önemli sanatçılarının vereceği konserler için hazırlıklar yaptık. Aslında son anda birkaç gün daha kalmam gerekirken, önceki gün “Şükrü Ağırman” meselesi patladı. Apar, topar kente dönmek zorunda kaldım.
Neydi Şükrü Ağırman meselesi?
Pazartesi günkü sayımızda “Büyükşehir’e rüşvet baskını” başlığı ile bir haber yayınlandı. Bu haber, zaten ses getirecekken, bir tesadüf eseri bomba etkisi yaratacak hale geldi. O tesadüf, Manşet’in bundan böyle çeşitli tarihlerde 15 bin, 25 bin baskı sayısına çıkacak olmasıyla ilgili kararımızın, ilk uygulama günü olmasıydı.
Bu haberin yayınlanmasından birkaç saat sonra Basından sorumlu Cumhuriyet Savcısı Sayın Yusuf Hakkı Doğan, “Soruşturmanın gizliliğini ihlal” gerekçesiyle muhabirimiz Şükrü Ağırman’ı gözaltına aldırdı. Savcı ile ilgili bir tepki göstermemi bekleyenler, beni gaza getirmek için büyük çaba gösterenler boşa heveslenmesin çünkü Sayın savcıya bir itirazımız yok. Olması da mümkün değil. Çünkü Yusuf Hakkı Doğan, aynı zamanda Basın Savcısı olduğu için bilmediğimiz bir insan değil. Bugüne kadar bu kente katkıları ortada olan ve işini her zaman tarafsız bir biçimde, başarı ile yürüten bir savcının ilk anda uygulama yönü ile hatalar ile dolu görünse de haklı bir gerekçesi var.
Bu haber anladığım kadarıyla, savcılık makamı tarafından yürütülen bir soruşturmayı sekteye uğratmış oldu. Ancak Şükrü Ağırman’da bu haberi hazırlarken, meseleyi sadece göründüğü kadarıyla biliyordu. Hiçbir şekilde kastı olmadığı gibi, sonuçları ile ilgili bir bilgisi de yoktu.
Keşke olmasaydı. Ancak Manşet’in yürütülen soruşturmalar ile ilgili bilgi sahibi olabilmesi mümkün değil. Olsaydı, bu gazetenin yapacağı en son şey, böyle bir haberin yayınlamasıydı. Bugüne kadar yargının işlerine çomak sokmamak için çok özen gösterdik. Bundan sonra da yapacağımız budur. Mesele bu yönü ile bilmeden bir hata yapmış olmamız ve bunun sonucunda da bu olayın yaşanmış olmasıdır.
Ayrıca aynı gazetede yeralan “Telekulak çetesi” ile ilgili bir haberde Savcının adı geçmiştir. Ancak dün adını veremeyeceğim çok önemli bir kaynaktan, savcıya haksızlık yapıldığı benim tarafımdan tartışmasız bir biçimde ortaya çıkarılmıştır. Özetle Savcının herhangi bir polise, ifadelerin değiştirilmesi veya bazı yönlerinin ifade içerisinde yeralmamasına yönelik bir talimatı yoktur. Uzatmak istemiyorum. Çünkü Bu kadar kritik işler yürüten bir savcının, gereğinden fazla gündeme getirilmesi ve malzeme edilmesinin büyük bir yanlış olacağını düşünüyorum.
Gelelim ilk yazdığım meselenin Manşet’in etik kurallarını ilgilendiren çok önemli bir boyutuna. O haber yayınlandıktan sonra bazı kesimler ve gazeteler “yalan” başlıkları attı. Haberin yayınladığı gazetenin Manşet olduğunu unuttu. Manşet’in “yalan” ile işi olmayacağını unuttu.
HABER YALAN DEĞİL!..
Herkes bunu böyle bilsin. Kesinlikle doğru bir haber yapılmıştır. Adı baskın olmasa da, Cuma günü Büyükşehir Belediyesi’ne sivil polisler gidip, belediyenin bir ay boyunca savcılık makamına ulaştırmadığı “EKDAĞ dosyası”nı veya dosyalarını almıştır. Bunun böyle olduğu, konunun muhatabı Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan bir açıklama ile kabul edilmiştir.
Meselenin farklı boyutları vardır veya yoktur. Bunu da bizim şimdilik bilmemiz mümkün değil. Zaman her şeyi ortaya çıkaracaktır.
Trend Haberler
Özgür Özel'den Muhittin Böcek'le ilgili olay iddia!
Oğlu ve gelini itirafçı mı oldu?
Antalya’da rüşvet soruşturmasında yeni gelişme: Tutuklanan iki isim serbest bırakıldı
Büyükşehir’i pislik götürüyor!
Erol Bulut o ismi açıkladı: “Bilgileri dışarı aktaranı bize o bildirdi”
Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne 8'inci dalga 'rüşvet' operasyonu: 8 gözaltı