Küresel Ekonomi: Belirsizliklerin Ortasında Denge Arayışı
2025 yılının ağustos ayı, dünya ekonomisi açısından farklı bölgelerde zıt dinamiklerin aynı anda yaşandığı bir dönem oldu. Küresel ölçekte, bir tarafta ABD’nin güçlü büyüme performansı ve istihdam piyasasındaki canlılık dikkat çekerken, diğer tarafta Avrupa’da ekonomik yavaşlama, Çin’de ise yapısal sorunların derinleşmesi öne çıktı.
ABD’de temmuz ayı dış ticaret açığı verileri, ekonomideki talep canlılığının halen sürdüğünü ortaya koyarken, iş gücü verimliliğindeki artış da üretim kapasitesinin güçlü kalmaya devam ettiğini gösterdi. Bu gelişmeler, Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz politikası üzerinde baskı oluşturdu. Piyasalar, FED’in 2025 yılı sonuna kadar kademeli faiz indirimlerine başlayacağı beklentisini korusa da güçlü ekonomik veriler bu süreci yavaşlatabilecek sinyaller veriyor.
Avrupa’da ise tablo daha kırılgan. Euro Bölgesi’nde enflasyonun gerileme hızının yavaşlaması ve büyüme rakamlarının sınırlı kalması, Avrupa Merkez Bankası’nı (ECB) zor durumda bırakıyor. Özellikle enerji fiyatlarının yeniden artış eğilimine girmesi, tüketici fiyatlarında baskı yaratırken, sanayi üretiminde görülen yavaşlama bölgedeki durgunluğu daha görünür hale getirdi. Almanya’nın resesyona yakın seyretmesi, tüm Avrupa ekonomisini aşağı çeken en kritik unsur olmaya devam ediyor.
Çin’de ise iç talebi canlandırmaya yönelik genişletici politikaların etkisi sınırlı kaldı. Konut piyasasındaki daralma ve yerel yönetimlerin borç yükü, toparlanmayı sekteye uğratıyor. Pekin yönetiminin ihracata dayalı yeni teşvikler açıklaması, Asya ticaret dengelerini yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor. Bu durum, özellikle gelişmekte olan ülkeler için hem yeni fırsatlar hem de rekabet baskısı anlamına geliyor.
Dünya genelinde ise gıda ve enerji fiyatlarının yeniden dalgalı bir seyir izlemesi, enflasyon üzerinde aşağı yönlü beklentilerin önünde engel oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) raporuna göre küresel gıda fiyat endeksi ağustos ayında yatay kalırken, bazı gelişmekte olan ülkelerde yüksek enflasyon sorununu hafifletmeye yetmedi.
Türkiye Ekonomisi: Büyüme, Enflasyon ve Döviz Dengesi
Türkiye açısından bakıldığında, Ağustos 2025 hem umut verici hem de dikkatle takip edilmesi gereken gelişmelere sahne oldu. TÜİK’in açıkladığı ikinci çeyrek GSYH verilerine göre, Türkiye ekonomisi yıllık bazda yüzde 3,8 büyüme kaydetti. Bu oran, küresel ekonominin genel yavaşlama eğilimiyle kıyaslandığında oldukça olumlu görünse de büyümenin niteliği ve sürdürülebilirliği konusunda tartışmalar devam ediyor.
Büyümenin itici gücü iç talep ve hizmetler sektörü olurken, sanayi üretiminde sınırlı bir toparlanma gözlendi. İnşaat malzemesi üretiminde yıllık bazda çift haneli artış kaydedilmesi, inşaat sektöründe yeniden canlanmanın işaretlerini verdi. Bununla birlikte, dış ticaret dengesinde görülen açık ekonominin kırılgan yönlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Ağustos ayında açıklanan dış ticaret verileri, Türkiye’nin ihracatının küresel talepteki daralmadan olumsuz etkilendiğini gösterdi. Özellikle Avrupa pazarında yaşanan yavaşlama, Türkiye’nin ihracat gelirlerini baskılarken, ithalat tarafında enerji ve ara malı kalemlerindeki artış dış ticaret açığını genişletti.
Kur tarafında ise Türk Lirası, reel efektif döviz kuru endeksinde sınırlı bir değer kazancı yaşadı. Merkez Bankası’nın sıkı para politikasını kararlılıkla sürdürmesi ve enflasyon beklentilerini kontrol altına almaya çalışması, TL üzerindeki oynaklığı kısmen azalttı. Ancak yine de yüksek enflasyon, tüketicilerin alım gücünü zayıflatmaya devam ediyor. TÜFE bazlı enflasyon ağustosta aylık %2,04 artışla yıllık bazda %32,95 seviyesinde kaldı. Bu oran, küresel ölçekte yüksek kabul edilse de önceki aylara göre bir miktar yavaşlama içeriyor.
Kira fiyatlarındaki sert yükseliş ise Türkiye’de gündemin sıcak konularından biri oldu. OECD verilerine göre, Türkiye’nin kira endeksi artışı, üye ülkeler ortalamasının yaklaşık 10 katı seviyesinde gerçekleşti. Büyük şehirlerdeki barınma krizi, yalnızca ekonomik değil sosyal bir sorun olarak da tartışılmaya devam ediyor.
Türkiye ve Dünya Arasında Ekonomik Eşleşmeler
Küresel ekonomiyle Türkiye’nin seyrini birlikte düşündüğümüzde, birkaç kritik bağlantı öne çıkıyor. Öncelikle, ABD’nin güçlü performansı ve doların küresel çapta değer kazanma eğilimi, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarını tetikleyebilecek bir risk taşıyor. Bu durum, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini güçlü tutma politikasını daha da önemli hale getiriyor.
Avrupa’daki durgunluk ise Türkiye ihracatı için en kritik zorluklardan biri. Türkiye’nin toplam ihracatının yaklaşık yarısının AB ülkelerine yapıldığı düşünüldüğünde, bu bölgede yaşanacak her yavaşlama doğrudan Türkiye’ye yansıyor. Ağustos ayında da otomotiv ve tekstil sektörlerinde ihracatın zayıflaması dikkat çekti.
Öte yandan, Çin’in ihracata dayalı yeni teşvik hamleleri, Türkiye açısından hem tehdit hem de fırsat barındırıyor. Çin’den gelen daha ucuz ürünler yerli üretimi baskılarken, aynı zamanda Türkiye’nin Uzak Doğu pazarına açılma stratejisini de yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.
Enerji fiyatlarının seyri de Türkiye açısından belirleyici bir unsur olmaya devam ediyor. Ağustos ayında petrol fiyatlarının yeniden yükseliş eğilimi göstermesi, Türkiye’nin cari açık ve enflasyon dengesini zorlayan bir faktör olarak öne çıktı. Bu noktada, yenilenebilir enerji yatırımlarının hızlanması ve enerji verimliliğine yönelik adımlar kritik hale geliyor.
Genel Değerlendirme ve Beklentiler
Ağustos 2025 itibarıyla hem Türkiye hem de küresel ekonomi belirsizliklerle dolu bir yolculuğa devam ediyor. Türkiye, sıkı para politikası ve iç talebe dayalı büyüme dinamikleri sayesinde kısmi bir istikrar sağlamış görünse de yüksek enflasyon ve dış ticaret açığı ekonominin en kırılgan noktaları olmaya devam ediyor.
Dünya genelinde ise ABD’nin görece güçlü performansı ile Avrupa ve Çin’deki zayıflık arasındaki fark, küresel dengesizliklerin artmasına yol açıyor. Bu durum, önümüzdeki dönemde sermaye akışlarının yönünü, ticaret dengelerini ve yatırım kararlarını belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacak.
Türkiye açısından asıl mesele, bu küresel dengesizlikler içinde kendi ekonomik modelini yeniden şekillendirebilmek. İhracatın çeşitlendirilmesi, üretimde katma değerin artırılması, barınma krizinin çözümü ve enflasyonla mücadelede istikrarlı adımlar, 2025 sonbaharında ülke ekonomisinin yol haritasını belirleyecek başlıca gündem maddeleri olarak öne çıkıyor.
AĞUSTOS 2025 EKONOMİ PANAROMASI
Zafer Özcivan
Yorumlar
Trend Haberler

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan görevden uzaklaştırıldı

Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan hakkında gözaltı kararı

20 milyon dolar ödeyip aday oldu iddiası Antalya’yı salladı

Gürcistan-Türkiye maçı ne zaman, saat kaçta ve hangi kanalda?

ŞOK GÖZALTI! Antalya Emniyet Müdürü’nün aracından kardeşi çıktı

ANFAŞ hakkında suç duyurusu