Biz gazeteciler zaman zaman Antalya’yı, Antalya’nın yöneticilerini ve Antalya halkını konuşuruz aramızda..
Ve konuşmalarımızın sonunda ortaya şu “gerçek” çıkar:
“Antalya halkı, Antalya’nın sorunlarına karşı çok duyarsız..”
Niye mi?
Okuduğu gazeteye bakın, anlarsınız..

Biliyorsunuz..
Yerel (bazen de yaygın) gazetelerin onlarca köşe yazarı her gün Antalya’nın sorunlarını yazar..
Yollarla, suyla, denizle, kent içi ulaşımla, alt yapıyla, arıtmayla, güvenlikle, sağlıkla, faleziyle, binalarıyla, bugünüyle, yarınıyla...
Kısacası, Antalya’nın akla gelebilecek her konusuyla ilgili sorunları dile getirir..
Tespitlerini aktarır..
Bazıları ilgili ve yetkili yöneticileriyle konuşur, bunu Antalyalıya iletir..
Fakat, bütün bu yazılanlarla ilgili olarak Antalya halkının yüzde 99’unun kılı kıpırdamaz..
Belki de bizzat yaşadığı bir sorun, o gazetecinin bir yazısıyla çözüme kavuşmuştur..
Ama, arayıp da bir teşekkür bile etmez..
Çünkü, o sorunun çözümüne neden olan yazıyı ya da haberi okumamıştır..

İşte Antalya’nın ve Antalyalının “asıl sorunu” bu..
“Yerel gazeteleri okumamak”..
Değişik fikirlerde olsalar da..
Şu anda yayınlanmakta olan 15 civarında “yerel” gazeteden sadece birini okusa, en azından çevresinde ve kentinde olup bitenlerden haberdar olacak..
Kentin gelişimini izleyecek..
(Belki) Çalışan yöneticiyle çalışmayanı ayırt edecek..
Herhangi bir sorunla karşılaştığında, o sorunun çözüm makamını öğrenecek ve nereye başvuracağını bilecek..
Belediye çalışmalarından, kültürel etkinliklerden, sosyal ve sağlıkla ilgili gelişmelerden haberi olacak..
EXPO’2016 Fuarı’nın, aslında Antalya’nın bir “kurtuluş projesi” olduğunu fark edecek, ona göre kendini hazırlayacak..
Ama..
Maalesef, Antalya halkının büyük bir çoğunluğu “yerel gazete” okumadığı için, bunlardan mahrum kalıyor..
Yaygın basının “Akdeniz” ilaveleri ise genellikle “magazin ve polisiye” ağırlıklı haberler verdiği için, kentin sorunları onlar için hep ikinci plandadır..

Şu örneklere dikkat edin..
Arıtmanın “biyolojik” olmasını “yerel basın” sağladı..
Kentin içindeki yeşil alanların rant uğruna yok edilmesi, yerel basın sayesinde azaldı..
Adım başı durup-kalkan dolmuş ve otobüslere “durak alışkanlığını” yerel basın sayesinde kazandırıldı..
Dokuma alanının, halkın kullanımına verilmesi yerel basının ısrarlı tutumu ile sağlandı..
Köprülü kavşakların peşpeşe yapılmasının nedeni de yine yerel basındır..
MOBESE dediğimiz “kameralı izleme sistemi” yine yerel basın sayesinde Antalya’ya kazandırıldı..
Lara sahillerinden bir bölümünün, yine Antalya halkının kullanımına bırakılmış olması da yerel basın sayesinde gerçekleşti..
Ve daha niceleri var..
Bunlar, kentin “en önemli sorunları”..

Kısacası..
Yerel gazeteler olağanüstü şartlarda, Antalya’nın “daha iyi yaşanabilir” bir kent olması için çırpınıyor..
Ama, şu anda en çok satan yerel gazetenin “satış rakamı” 100’ü bile geçmez..
Oysa, Antalya’nın gözü-kulağı ve sesi olan bu gazetelerin en kötüsünün bile satışının 1000’den aşağı olmaması gerekiyor..
Bunu Bursa, Eskişehir, Trabzon, hatta Sakarya ve Kocaeli çok iyi yapıyor..
Orada yerel gazetelerin tiraj ve satış rakamları en az 5 bin civarında..
400 bin civarında aile ve neredeyse 1.5 milyon nüfusu olan Antalya’da yerel gazeteler bu kadar az satıyor ise..
Bu, Antalya halkının ayıbıdır..
Yaşadığı kentte olup-bitenlere bu kadar duyarsız olan bir halkın, yöneticilerinden şikayet etmeye, yeterli hizmeti alamamaktan yakınmaya hakları da olamaz..

Her türlü imkanını zorlayarak yerel gazete okumak için çırpınanlar da var..
İşte onlar, “gerçekten” Antalyalıdır..
Diğerleri ise, bu kentin rantının peşinde olanlardır..
Ve Antalya’nın ne olduğu, ne olacağı umurlarında bile değildir..

“Gerçek Antalyalı”lara binlerce kez teşekkür ediyorum..
“Diğer Antalyalı”lar da şu yazdıklarımı biraz düşünseler iyi olacak..