Başlıktan da anlaşılacağı gibi bugün konumuz, “mükemmel olmak” üzerinden şekillenecek. Gerçi mükemmellik diye insana özgü davranış ve karakter yok. Neden yok çünkü göreceli kavram.
Herkesin mükemmel anlayışı değişmiyor mu? Fakat bu konuştuklarım otomatik cevaplar. Yani hepimiz biliriz ki böyle bir insan yok, ancak iş karşımızdakinin bize karşı davranışı olunca mükemmeli bekliyoruz. E hani biz mükemmel insan olmaz diyorduk? Niye insanlara hata payı bırakamıyoruz o halde. Kendimizle çelişmek değil de ne bu? Ne çok soru sordum.
Hata yapma payını, karşımıza çıkan, tanıştığımız bağ kurduğumuz her insan ve olay için ayırmalıyız.  Keskin bireyler yani; kuralları kesin olan, kendi fikirlerinden ödün vermeyen kişiler, bu hata yapma payına bile tahammül edemiyorlar. Hata yapanı kendi düşüncelerine zıt düşeni silip atmayı daha kolay buluyorlar.
Oysa ki insanlara patates gibi davranmak gerek. Nasıl ki bir patates filizleniyor ya da çürük yerleri çıkıyor ama biz komple patatesi atmak yerine, bize uygun olmayan hoşuna gitmeyen yerlerini kesip atıp kalanı ile yemek yapıyorsak, benzer şekilde insanların kötü özelliklerini de kendimizi koruyarak yolumuza devam etmeliyiz.
Bile bile lades demek olmaz mı diyenler olacaktır, konu zarar görme endişesi ise, örnek vereceğimiz kişi maddi konuda zarar vermeye eğimli ise böyle bir alışverişe girmemeliyiz.  Alkol tükettiğinde yanlış davranışlarda bulunan biri ise alkol masasına oturmayalım. Ama insanları bir iki kötü yanı var diye komple çürümüş muamelesi ile hayatımızdan çıkarmamalıyız. Kim ne kadar mükemmel ki hayatının her alanında doğru ve dürüst davransın?
Kaldı ki insanlar keskin kurallar ve sınırlar içerisinde daha çok hata yaparlar. Ön yargı, baskı, zorlamalar, kişiyi özgürlük alanından çıkarır ve gerçek kişilik özelliklerini yansıtamaz.  Unutmayın ki gerçek kişilik kimsenin gözü üstünüzde yokken ortaya çıkar.