7 Haziran seçimlerinde seçmen tek başına hükümeti kurma yetkisini hiçbir partiye vermedi.
Haliyle erken seçim ve koalisyon senaryoları devreye girdi.
Senaryolar devreye girince hemen kırmızı çizgi söylemleri dillendirildi.
MHP daha ilk günden HDP ile hiçbir oluşumun içinde yer almayacağını söyledi.
CHP ise 14 maddelik bir bildiriyle isteklerini sıraladı.
HDP de emanet oyları gerekçe göstererek bir koalisyonda yer almak istemediğini ima etti.
Durum böyle olunca haliyle tüm gözler AK Parti’ye çevrildi.
Yüzde 41’e yakın oy alan ve ilk olarak hükümeti kurma görevi verilecek olan AK Parti ne yapacaktı?
Koalisyona evet mi diyecekti, yoksa o da diğer partiler gibi kapıyı kapatmaya yönelik bir hamle mi yapacaktı?
Bu sorunun cevabı neredeyse ilk gün yanıtını buldu.
AK Parti, bütün partilerle görüşeceğini ve kırmızı çizgi söylemine karşı olduğunu ifade etti.
AK Parti’nin bu çıkışı kim ne derse desin halkta bir karşılık buldu. Olumlu bakılan parti oldu. Bugün halen bu ılımlı ve uzlaşmacı tavrını sürdürüyor. Dolayısıyla bir erken seçim ihtimalinde AK Parti’nin oyunu arttıracağını düşünüyorum. MHP’nin ise kan kaybedeceğini söyleyebilirim.
Bana göre ne CHP, ne HDP ne de MHP, AK Parti’yi görmezden gelemez. Gelmemeli. AK Parti’yi görmezden gelmek demek, kendisine oy veren yüzde 41’lik seçmenini de görmezden gelmek demektir. Unutulmamalıdır ki dikkate alınmayan seçmen de dikkate almıyor, almadığını göstermekten ise çekinmiyor.
Evet, 7 Haziran seçimleri Türkiye için bir milat oldu. Çok ciddi uyarıların olduğu bir seçimdi. Şimdi meclise giden her 4 partinin de bu uyarıları dikkate alması gerekir. Aksi halde yaşanacak bir huzursuzluğun, istikrarsızlığın faturası onlara kesilir. Bunun da bedelleri çok ağır olur.