Bizleri sorulara yönelten önümüzü göremememize neden olan en büyük problemlerin başında hayatımızdaki belirsizlikler gelir. 

Kafamızda oluşan ya da birileri tarafından bizi yanlışlara sürüklemek bizi kendi etraflarında tutabilmek için belirsizlikler içinde olmamız için ruhsal ve mental aparatları kullanırlar. 

Belirsizlikler; sonrasını bilememe sendromunu yaşatır bizlere. 

Belirsizlikler yaşantımızın çivili yollarıdır adeta. 

Belirsizlikler, sonu gözükmeyen tünellere benzer yolun sonunda nereye çıkacağınız size ağır yük olarak yansır. 

Belirsizlikler havada iken birdenbire önünüze iniveren sis bulutlarının sizde yaşattığı endişeleri anımsatır. 

Bizlerin yaşamında bize bu kadar çok sıkıntı veren belirsizliklerden kurtulmak için iki önemli unsur var. 

Birinci unsur kişinin kendisine duyduğu özgüveni, ikinci unsur ise öngörüdür. 

Özgüven, belirsizliklerin oluşmasını engellemede ya da belirsizlikler meydana geldiğinde kişinin ayakta kalmasını üzerindeki karanlıkları dağıtmasında önemli bir settir. 

Öngörü ise geleceği görebilme yeteneğidir. 

Kişinin kendisiyle ilgili herhangi bir konuda adım atmadan sonu ne olacağına kafa yorması ve ona göre neler olacağını görüp kendisini koruma altına alması öngörüsüyle olur. 

Öngörü kişinin yaşamının her alanında kendisinin koruma radarlarını açık tutup bunu zekasına duygularını karıştırmamasıyla başarılı olur. 

Belirsizlikle mücadelenin başrolünde öngörü geliyor. 

Öngörü kişinin kendi reel, gerçekçi ve kendisinin lehine düşünme olgusunun yoğunluğu ölçüsündeki öngörüsüyle paralellik taşıyor. 

Öngürülerle; kişiler her konuda karanlık ve sonu belli olmayan belirsizliklerden uzaklaşmış, kurtulmuş olurlar. 

O yüzdendir ki öngörülerimizle hareket etmek bizi maddi manevi zararlara sokacak belirsizliklerden uzak tutar. 

Gönlünüz ve kalbiniz belirsizliklerden uzak öngörünüze yakın olsun.