Bir ‘KALKIŞMA’nın anatomisi (1).. 

 

“Kardeşlerim …. yazacağım her cümlenin sorumluluğu sadece bana aittir…. ve kellemi ortaya koyarak bunları yazıyorum..

Devlet sırları olabilir, artık umurumda değil..

Bu millet canını ortaya koydu, bu millet günlerce nöbet tuttu..

Bu yüzden bu milletin her şeyi bilmeye hakkı var..

Bu millet her şeyi bilsin ki; arada parazitler üremesin, soru işaretleri olmasın ve millet daha da sarılsın devletine..”

Bir Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) görevlisi, “15 Temmuz Savaşı” başlığıyla 15 Temmuz’u ve o güne nasıl gelindiğini anlatırken, yukarıdaki cümleleri kurarak başlamış yazmaya..

Yazıyı okurken, kafalardaki hemen hemen bütün soruların cevap bulduğunu görünce bazı bölümlerini sizlere de aktarma ihtiyacı hissettim..

Okudukça gözleriniz açılacak, ezberleriniz bozulacak, gerçekten de “daha bir sıkı sarılacaksınız” devletinize..

15 Temmuz’un bir anatomisidir bu..

Buyurun..

ERDOĞAN’IN YOL HARİTASI

“Özellikle Irak savaşından sonra Türkiye bambaşka bir döneme girmek zorunda kaldı..

Bu dönemin adı "Yeni Türkiye" dönemi oldu..

Çünkü Batı'nın Orta Doğu'ya bir daha çıkmamak üzere girmesi demek, bölgede etkin olan bütün güçlerin kimyasının deformasyona uğraması, yani bozulması demekti..

Türkiye ise 80 yıllık bozuk bir sistem içerisinde zaten kaybedecek bir şeyi olmayan bir ülkeydi..

Erdoğan, ülkemizin etrafında gelişecek olaylardan nemalanabileceği ve bütün gelişmeleri Türkiye'nin lehine çevirebileceği planlar, stratejiler geliştirdi..

Uzun vadede hedef; 100 yıldır Batı'nın elinde bulundurduğu İslam Dünyası'nı kendi kendine yetebilecek hale getirmek ve Erbakan'ın ekonomik çerçevede başlattığı planı, ‘Kaos ortamını kullanarak’ askeri, sosyal alana uygulayarak uzun ve sessiz bir devrim gerçekleştirmekti..

Bu devrim, kafatası çürümüş münafıklar gibi 3-4 saat süreceğine inandıkları kanlı bir darbe ile elbette olamazdı..

Kardeşi kardeşe kırdırmak, bu ülkeyi içinden çıkamayacağı bir uçuruma sürmek yerine,‘planlı iki ilerleme raporu’ hazırlandı..

Bu iki rapordan birisi gelişen olayları tamamen BATI'nın lehine gösteren ve BATI'yı memnun edecek bir rapordu..

Yani Erdoğan'ın ilerlemelerine BATI'nın ses çıkaramayacağı, aksine memnun olacağı bir rapordu..

Diğer rapor ise; Erdoğan'ın yine aynı gelişmeler üzerinden Türkiye'yi ve Türkiye ile beraber İslam Dünyası'nı şaha kaldıracağı yol haritasıydı..

Kardeşlerim mantığı çok iyi anlayın, gerekirse cümlelerimi tekrar tekrar okuyun..

Bir olayın birden fazla sonucu ve birden fazla kazananı ve birden fazla kaybedeni olabilir..

Erdoğan çizdiği iki yol haritasında gelişmeleri aynı hazırlarken, sonuçları farklı yazdı..

Yani BATI kazandığını zannederken İslam Dünyası kazanacaktı..

Erdoğan BATI daha uyanmadan yeterince ilerleme kaydedecek ve ondan sonrabütün saldırılara milleti ve teknolojisi ile kendi kendine yeten bir Türkiye olarak cevap verecekti..

Yer yer savunma yapacak, yer yer saldıracaktı..

Türkiye'de patlayan hiç bir bombanın cevapsız kalmayacağını bütün köpekler bilmeliydi..

Darbe süreci sonrası savaşı düşman topraklarına Erdoğan'ın nasıl taşıyacağını hep beraber göreceksiniz..”

Dikkat, bu yazının tarihi 19 Temmuz..

Yani, özel kuvvetlerimizin Suriye içlerine girme tarihinden 1 ay öncesine ait..

Yazılanların doğruluğu için bir ipucudur bu..

Ve şöyle devam ediyor:

BİRAZ ERKEN DEŞİFRE OLDU

“Erdoğan'ın dünü, bugünü ve yarını hakkında en azından fikir sahibi olmayan kardeşlerim bir şeyler alsın diye anlatıyorum bunları..

BATI Erdoğan'ın amacını deşifre ettiği zaman, aslında henüz Erdoğan için bile çok erkendi..

Erdoğan bu kadar çabuk deşifre olacağını tahmin etmemişti..

Bu yüzden BATI'nın, ülkemizin önemli konumlarında kadrolaşmasına müsaade etmek zorunda kaldı..

Bunu da güvenebileceği birisi üzerinden yapmak, mantığa aykırı değildi..

Nitekim yıllar önce belirlenmiş yol haritasını devam ettirmenin yolu, karşı tarafa kontrolün onlarda olduğunu hissettirmekti..

Erdoğan da FETÖ’ye güvenerek ABD ve NATO'nun Türkiye'de hem yargı hem de asker içinde kadrolaşmasına izin verdi..

En azından FETÖ’nün kontrol altına alabileceği bir güruh zamanı geldiğinde manüple edilebilir, ikna edilebilir ve hep beraber BATI'ya son bir darbe vurulabilirdi..

Ancak böyle olmadı..”

“Daha düne kadar Erdoğan’la Gülen kankaydı, ne oldu da araları bozuldu acaba” diyenler için bir cevaptır bunlar..

Gelişmeleri okudukça, Türkiye’nin “sömürge devlet” olmaktan nasıl kurtulduğunu da göreceksiniz..

Okumaya devam..

TSK’DA 3 KANAT VARDI

“ABD ve NATO'nun kurumsallaştığı yargı ve askeriyede 3 grup baş gösteriyordu..

Bu gruplardan birincisi ve en zayıf olanı Orta Kanat, yani milliyetçi gruptu..

Gücünün azlığının farkında olan bu grup, bütün olaylarda sessiz kalıp vatan için elinden geleni yapmaya çalışan gruptu..

Emirleri Devlet Bahçeli'den alıyorlar ve ülkücülerin çıkarları için hizmet ediyorlardı..

Askeriyedeki ikinci ve en güçlü grup, herkesin yıllarca ‘gladyo ve derin devlet’ olarak duyduğu ABD ve NATO’nun boyunduruğuna girmeyi reddeden, içlerinde Hulusi Akar gibi yüksek rütbeli komutanların olduğu ‘Doğu Kanadı'ydı..

Askeriyedeki son kanadı, yani BATI kanadını ise FETÖ ile beraber ABD ve NATO'nun soktuğu subaylar oluşturuyordu..

Bu subaylar her YAŞ (Yüksek Askeri Şura) kararında hızlıca terfiler alarak emir komuta zincirinde önemli yerleri işgal etmeye başlayan gruptu..

DOĞU kanadının nefretini üzerine toplayan bu grup, aynı zamanda bir süre Başkomutan Erdoğan'ın da koruması altındaydı..

Erdoğan FETÖ’ye güvenerek bu kanadın güçlenmesine müsaade etti..

Bir ana plan vardı ve bu plana sadık olunacaktı..

En küçük anlaşmazlık, sadece Türkiye'yi değil, ayakta kalan bu ülkenin temsil ettiği bütün İslam Dünyasını tehlikeye atabilirdi..

Evet, Erdoğan çok büyük bir kumar oynuyordu..

Bu kumar hem düşmanların hem de dostların kafasında yüzlerce soru işareti bırakacaktı..

Bu soru işaretleri, Erdoğan'a en yakın arkadaşlarını kaybettirecekti..

Ona ihanet edeceklerdi, onu yalnız bırakacaklardı.

Hatta bazıları ‘Erdoğan öldürülsün’ diye aracı olacaklardı..”

Nasıl, olaylar iyice ilginç hale gelmeye başladı değil mi?

Daha durun, ezberler iyice bozulacak..

Dikkatle izleyin..

ERGENEKON-BALYOZ SÜRECİ

“Askeriye ve yargıda Orta kanat hep sessiz ve mutedil kalırken, Doğu kanadı ile Batı kanadı arasında bir savaş çıktı..

Bu savaşta Doğu kanadı çok büyük bir hata yaparak, FETÖ ile beraber Erdoğan'ı da hedef aldı..

Erdoğan buna engel olmaya çalışsa da, bazı sırların kendisinde kalması için sustu ve Doğu kanadına karşı Batı kanadını destekledi..

Ardından Ergenekon, balyoz darbe süreçler, yargılamalar başladı..

Doğu Kanadı, bu operasyonlarda hem askeriye hem de yargı içinde büyük darbeler yedi..

Aslında herşey çok basit, karmaşık tek nokta yok..

Balyoz ve Ergenekon yalan mıydı peki?

Hayır değildi..

Dediğim gibi, Doğu kanadı FETÖ teröristini hedef alsa belki de bu ülkede çok farklı şeyler olacaktı..

Ancak, Erdoğan'ın planlarından habersiz olan bu grup, Erdoğan'ı ve hükümeti de hedef alınca kıyamet koptu..

Halkı ve polisi de arkasına alan Erdoğan bu kanadın zayıflamasında önemli rol oynadı..

Bu olaylar zinciri FETÖ’nün askeriye ve yargıda daha da güçlenmesine sebep oldu..

Askeriyeyi, yargıyı ve polisi yanına alan FETÖ, ABD ve NATO'nun emri ile beraber kendilerine ait olmayan tek ve belki de en önemli kurumu ele geçirmek için harekete geçti; ‘Milli İstihbarat Teşkilatı’nı..”

Gördüğünüz gibi, hiçbir olay “göründüğü gibi” değil..

Hiçbir şeyi gördüğünüz şekliyle değerlendirme yanlışlığına düşmeyin..

Unutmayın, hepsinin bir “perde arkası” mutlaka var..

İşte bu yazılanlar gibi..

Devam..

ERDOĞAN DÜĞMEYE BASTI

“Milli İstihbarat Teşkilatı aslında en önemli değişimlerini Emre Taner döneminde yaşamıştı..

Başkomutan Erdoğan, Hakan Fidan'ı sürpriz olarak saklıyordu..

Emre Taner'e bir çok yenilik yaptıran Erdoğan, FETÖ ve köpeklerinin baskısı ile MİT’te değişikliğe gitmeye karar verdi..

FETÖ ve Batı kanadı bu habere çok sevinmişti..

Artık Milli İstihbarat Teşkilatı da Batı Kanadı'nın emrine girecekti..

Bu, Türkiye'yi tamamen işgal etmek demekti..

Bundan sonra istedikleri gibi at koşturacaklardı..

Peki ne oldu?

Erdoğan, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına Hakan Fidan diye kimsenin neci olduğunu bilmediği, resmini bile görmediği birini getirdi..

Evet, Erdoğan düğmeye basmıştı..

Erdoğan'ın amacı, Hakan Fidan üzerinden FETÖ ve Batı kanadının maksadını anlamaktı..

Yani Erdoğan, Hakan Fidan'ı MİT'in başına getirerek aslında FETÖ'yu test ediyordu..

FETÖ ve destekçisi olan Batı kanadı itiraz etse de Hakan Fidan'ı kontrol altına alabileceklerini düşündüler..”

Şimdi bu süreci çok dikkatli okuyun..

Çünkü, “bu bölüm, yazının en önemli bölümü”nü oluşturuyor..

MİT’TEKİ ÖZEL KUVVETLER

“Hakan Fidan ve ekibi Türkiye'de nerdeyse metruk halde olan Özel Kuvvetleri, Genel Kurmay Başkanlığı ile beraber ortak bir çalışma ile tekrar canlandırdı..

FETÖ bu gelişmeden rahatsız oldu..

Çünkü kendilerine engel olabilecek hiç bir güce tahammülleri yoktu..

Adamlar askeriyeyi almış, yargıyı almış, polisi almış ama yetmiyor..

Önlerinde millete destek olabilecek tek bir gücün var olması bile rahatsız ediyor onları..

Özel Kuvvetlerin Genel Kurmay'a bağlı olması Erdoğan'ı ve Hakan Fidan'ı aslında rahatsız ediyordu..

Çünkü buralara alınan güçler yine askeriyede güçlü olan FETÖ tarafından kullanılabilirdi..

Hakan Fidan 2012 yılında şu kararı verdi: "MİT bünyesinde özel kuvvetler oluşturulacak.."

İşte dananın kuyruğunun koptuğu nokta..

2012 yılında 30 yaşının altında subaylar ve eğitimli askerler MİT bünyesindeki özel kuvvetlere alınmaya başlandı..

Rahat durmayan Hakan Fidan bütün iletişimin sağlandığı, bütün bilgilerin süzgeçten geçtiği GES komutanlığını da kontrol altına alınca, FETÖ ve Batı blogu artık Hakan Fidan'a dur deme zamanı geldiğini anladı..

Çünkü Hakan Fidan, MİT haricinde bütün kuvvetler düşman olsa dahi bu ülkeyi ayakta tutacak gizli bir güç oluşturuyordu..

Bu güç yeri geldiğinde tek başına (tıpkı son darbe girişiminde yaşadığımız gibi) düşen bütün kurumları almaya muktedir bir güç olacaktı..

Bu aslında çılgınca bir şeydi..

Bu Türkiye'de ikinci bir ordunun kurulması demekti..

Bundan bütün ülkeler rahatsız olmuştu ve bütün ülkeler NATO'ya Türkiye'nin ihracı için baskı yapmaya başladı..

Gezi olayları ile Erdoğan'a karşı başlatılan süreç, aslında Hakan Fidan'ın kellesini almaya yönelikti..

Burada Hakan Fidan'ın kellesini almak demek, Erdoğan'ı ve milleti bertaraf etmek demekti..

Amaçları FETÖ'nün köpeği Emre Uslu'yu Milli İstihbarat Teşkilatı'nın başına getirerek Erdoğan'ın elini kolunu bağlamak ve daha sonra Asker, Yargı, MİT el ele bir darbe yapmaktı..”

........................

YARIN: Darbe 2 yıl önce başladı.. Statlar doldurulup infazlar yapılacaktı.. Erdoğan’ın haberi vardı.. Batı’nın iki yüzlülüğü.. Peki, “BELA” bitti mi?