Biliyorsunuz..

Karaman’daki “sapık belletmen” olayı günlerdir kamuoyu gündeminden düşmedi..

Özellikle “muhalif” siyasetçi ve basın-yayın organları, konunun gündemden düşmemesi için her türlü çabayı gösterdi, göstermeye de devam ediyor..

Bu tür “çocuk istismarı ve çocuk istimrarcıları” ne kadar rezil edilebiliyorsa, o kadar rezil ezilsin, ne kadar ceza alabiliyorlarsa o kadar ceza alsın, neye layıklarsa ona da kavuşsun..

Ama..

“Sapık ruhlu” bir kişinin yaptığı işi “bir kuruma ve hükümete” yüklemeye çalışmak, bunun üzerinden de “siyasi rant” elde etmeye yönelik konuşmalar yapmak olacak şey değil..

Eğer kurum ya da hükümet, kim olursa olsun, “sapık öğretmeni korumaya kalkar”sa, işte o zaman o işin rengi değişir..

Peki, kurum ya da hükümet “sapık belletmeni” koruyor mu?

Hayır..

Öyleyse..

Sapık belletmen üzerinden kurumu ya da hükümeti toplum gözünde itibarsızlaştırıp bunun üzerinden “siyasi rant” elde etmeye çalışmak, “ayrı bir sapıklık” değil midir?

O BELLETMEN CEZASINI ÇEKECEK

Türkiye'yi sarsan Karaman'daki 10 çocuğa cinsel istismar olayı şu anda yargıda..

Yani kimsenin o belletmeni koruduğu falan yok..

Kabul edilen iddianameye göre..

Nöbetçi belletmen Muharrem B. (53), 2012-2013 ve 2014'te Ensar Vakfı'na ait yatılı evde 3, daha sonra geçtiği Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği'nin (KAİMDER) pansiyonunda 7 olmak üzere 10 çocuğa cinsel istismarda bulundu..

Çocuklar, belletmenin kendilerine odalarında cinsel istismarda bulunduğunu anlatırken Adli Tıp Kurumu'nun raporu da çocukların anlatımını doğruladı..

Bu ne demek?

“Bu sapık belletmen, hak ettiği cezayı alacak” demek..

Bu saatten sonra, hala bunu “siyasi malzeme” yapma gayretinde olanlara dikkat edin..

Bu ülke ve ülke insanı için hiçbir şey üretemedikleri için, böyle olaylara sarılanlardır..

Bence, asıl bu siyasetçi ve gazeteler “itibarsız”dırlar..

KILIÇDAROĞLU SUS-PUS OLDU

Şimdi gelelim, “daha vahim” bir olaya..

Başrolde yine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu var..

O sapık belletmen üzerinden Ensar Vakfı ve hükümete linç kampanyası başlatan Kılıçdaroğlu, Star gazetesinin 13 Nisan’da manşete taşıdığı, “yeğeninin tecavüzüne ilişkin” tek kelime açıklama yapamadı..

Sapık belletmen üzerinden kadın Bakan’a ağza alınmayacak hakaretler eden Kılıçdaroğlu, “yeğeni Hıdır Çakmak’ın mahkeme kararıyla sabit olan sapıklığını” lanetlemekten çekinerek olayın üstünün kapanmasını bekledi..

Olayı biraz daha açalım mı?

Star’ın haberine göre;

Kılıçdaroğlu’nun yeğeni Hıdır Çakmak, 2010 yılında 4 kız çocuğuna tecavüzde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandı..

11-14 yaşları arasındaki M.D, Ö.N.K, A.Ö. ve M.E.’ye cinsel istismarı sabit bulunan Çakmak hakkında Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 20 yıl hapis cezasına verildi..

Ardında, “tecavüz olayında Çakmak ile Kılıçdaroğlu arasındaki akrabalık bağı ortaya çıkmasın” diye tüm belge ve bilgiler, CHP’li bürokratlar ve onlarla ittifak halinde hareket eden Paralel Yapı üyesi polisler tarafından karartıldı..

İNSAFSIZLIK VE ADALETSİZLİK

Ben “yeğeni” nedeniyle Kılıçdaroğlu’nu suçlamam..

Ama..

Birini görüp diğeri görmezse, işin içinde ayrı bir sapıklık var demektir..

Ve bu durumda, bunu ortaya koymak gerekir..

Birinin “sapık” olduğu mahkeme kararı ile tescillenmiş..

Ama, onu hiç tartışan veya siyasi malzeme haline getiren yok..

Diğeri “mahkeme” aşamasında..

Yani henüz bu konuda alınmış bir karar yok, sadece iddialar var..

Söyleyin..

Biraz vicdanı olan, bu tablo karşısında “önce” kimi konu eder?

Diyeceğim o ki..

İster belletmen olsun ister yeğen, “sapık birine” siyaset gömleği giydirilmemeli..

Bu da siyasi bir sapıklıktır..

Ve..

Sadece “çocuk istismarcıları” değil, “kendi cinsel-dinsel-ekonomik çıkarları için insanları istismar eden” ne kadar SAPIK varsa, hepsi cezasını çekmeli..

Birine kızıp diğerine sessiz kalmak, “insafsızlık ve adaletsizlik” olmaz mı?