Önceki gün yazdığım “CHP’yi eleştiren” yazımla ilgili, bir gazeteci dostum twetter’dan şunu söylemişti:
“Ya Ali abi, biraz da AK Parti’yi eleştirsen nasıl olur? Tamam CHP'de çok yanlış var.. Var da Ak Parti sütten çıkmış ak kaşık mı?”
Ben, CHP’yi eleştiren yazımla ilgili, “yanlışsın” diye bir eleştiri beklerken, bir başka partiyi niye eleştirmediğimi ifade eden böyle bu sözlere çok şaşırdım..
Bana ne Ak Parti’den?
Ben Ak Partili değilim, Ak Partili bir başkan, vekil, yönetici, hatta üye bile değilim..
“CHP eleştirisi”ni, kendi içinde değerlendirmek dururken..
Sanki ben Ak Parti’liymişim gibi, “dön bir de kendine bak” der gibi bir ifadede bulunmanın mantığı var mı?
Ben gazeteciyim, bugün birini eleştiririm yarın öbürünü..
“Duygusal” bağlarla herhangi bir yere bağlılığım yok ki..

Talay’ın dışında bazı CHP’liler de –tıpkı Talay gibi, özeleştiri yapmak yerine- Başbakan’ın 10 Kasım’da niye Türkiye’de olmadığıyla ilgili niye eleştiri yapmadığımı sordu..
Bugün, sevgili Talay ve gözleri hep karşı tarafta olan CHP’liler için bir “Ak Parti eleştirisi” yapacağım..
Onlar söyledi diye değil, eleştirecek bir yönünü gördüğüm için..
Buyurun..

Eğer bana yöneltilen soru, “bir gazeteci olarak, Başbakan’ın 10 Kasım’da yurtdışında olmasını doğru buluyor musun” ise..
Hayır, doğru bulmadım..
Ben de bir TC vatandaşı olarak, bu ülkenin kurucusunu anma gününde Başbakan’ın bu törenlere katılmasını isterdim..
Bir Başbakan’ın nelerle uğraştığını, nelerle boğuştuğunu bilmeme rağmen, evet, bir Başbakan 10 Kasım’da ülkesinde olmalıydı..
Bunun için gereken planlamayı yapabilirdi..

Elbette bununla ilgili olarak Başbakan’ın ne diyeceğini, kendini nasıl savunacağını merak eden çok kişi vardı..
Dün grup toplantısında buna şu açıklamayı getirdi:
“ATATÜRK İSTİSMARCILARINA İTHAF OLUNUR..
Yaptığım dış ziyaretler nedeniyle 10 Kasım törenlerine katılamadım..
Mustafa Kemal Atatürk'ü şükranla rahmetle yad ediyorum..
TİKA'nın girişimleriyle Makedonya'nın bir köyünde Atatürk'ün babası Ali Rıza Efendi'nin evi olduğu tespit edildi..
Bu iki evin restore çalışmalarına başlandı..
Müze evi olarak ziyaretçilere hizmet verecek..
Ayrıca Atatürk'ün eğitim gördüğü okulda çalışmalarımız başladı..
20 Kasım'da tamamlayacağız..
Biz nutuk atanlardan olmadık..
Nutuk hatmedenlerden de değiliz..
Biz Ata yadigarlarına sahip çıkıyoruz..
Başta CHP'liler olmak üzere, Atatürk istismarcılarına bu iki evi ithaf ediyoruz..
Umarız gidip oraları da ziyaret ederler..”

Bu açıklamayı, Başbakan’ın niye 10 Kasım’da yurtdışında olduğunu açıklamak anlamında yeterli bulmadım..
Evet Ak Parti’nin, “Cumhuriyet’i korumak sloganlarla değil hizmetle olur” deyişlerini biliyorum..
Başbakan da bu açıklamasıyla, “Atatürk’ü anmak için ille de 10 Kasım’da yurtiçinde olmak gerekmiyor, Atatürk adına güzel işler yapılması da aynı anlamı taşır” demek istiyor belki..
Ama..
Bu ülkenin kurucusunun anıldığı bir günde, halkın duygusallığının tavan yaptığı bir dönemde, bu ülkenin halkı Başbakan’ını törenlerde bizzat görmek istiyor..
Görmezse, “korku senaryoları” üretiyor..
Atatürk ve Cumhuriyet konularında halkımızın öne sürülecek mazeretleri kabul edeceğini de sanmıyorum..
Bundan sonraki yıllarda, umarım Başbakan “halkın hassasiyetleri”ni dikkate alır..
Bir Başbakan’a yakışan da budur..