İstanbul Sanayi Odası’nın geleneksel olarak yayınladığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2015 Yılı Raporu”na Antalya’dan AGT, ADOPEN ve YÖRÜKOĞLU firmaları girmiş..
ATSO Başkanı da, ATSO üyesi olan bu 3 kuruluşu kutlamış..
Bu 3 kuruluşu bir kez de biz kutlayalım ve “hayırlı kazançlar” dileyelim..
Ama..
Bu noktada sizlere “büyük firma olmak - marka olmak” arasındaki farkı bilmeyen “Antalya’daki iş dünyası”nın manzarasını aktarmak istiyorum..
Bunu 4 Şubat 2016 tarihinde de yazdım..
Bugün bir kez daha tekrarlamış olalım..
Başta ATSO Başkanı Davut Çetin olmak üzere Antalya’daki bütün “patron” kesimine söyleyeceğim birkaç lafım var..
…
27 BİN FAAL “PATRON” VAR
Önce şu bilgiyi vereyim;
ATSO’nun (turizmciler dahil) 40 bin civarında üyesi var..
Bunun 27 bin civarı “faal” durumda..
Yani, irili-ufaklı 27 bin tane “patron” fiili olarak şu anda Antalya’da iş yapıyor, Antalya’dan para kazanıyor..
Soruyorum;
27 bin tane “patron” arasında, Antalya’ya “MARKA olarak katma değer sağlayacak” kaç kişi var dersiniz?
Türkiye’deki 500’e giren 3 firma dahil, hemen hemen hiç yok..
Niye “marka” olarak diyorum?
Çünkü, bir kenti sadece tarih ve doğasıyla bir “marka” olarak tarif edersek, eksiklik yaparız..
O kentin sanayisinde, sporunda, sanatında da “marka”lar yaratılmalıdır..
İşte o zaman o kent “herkesi mutlu edecek” bir konuma gelecektir..
Antalya’da “herkes” mutlu mu sizce?
…
ANTALYA-ANTALYASPOR-ETO’O
Davut Çetin’, “Antalya’nın kıymetini bilmiyoruz” demişti..
Antalya’da “marka” olabilecek kaç tane “olgu” var hiç düşündünüz mü?
Sadece 2 tane..
1- Antalya kenti (sadece turizmde)..
2- Antalyaspor (o da geçtiğimiz sezon oldu)..
Çünkü, “marka” olabilmek için sadece bu ikisi “gereken şartları” yerine getirmiş durumda..
Bir de film festivalimiz var..
O da Menderes Türel sayesinde “marka olma” yolunda ilerliyor..
Başka yok..
…
Peki, “marka” olabilmenin, marka yaratmanın ilk 3 şartı nedir, biliyor musunuz?
“Tanıtım.. Tanıtım.. tanıtım..”
Üretilen bir hizmet ya da ürün “tanıtılmaz” ise, kimse onun önce varlığını, sonra da emsallerinden farkını bilemez..
Bu “bilinirliliği” ve “farkı” fark ettirmenin tek yolu da “tanıtım yapmak”tır..
Tanıtımın da (reklam, haber reklam, afiş, sponsorluk, broşür ya da ‘şöhretleri’ kullanmak ve bu gibi) birkaç şekli ve yolu vardır..
Ve bunun için de “ellerin biraz ceplere girmesi” gerekir..
Yani bir “maliyeti” olacaktır..
Dünyada “marka” olmuş hemen hemen bütün firmalar ve kuruluşlar, karlarının yüzde 80’ini “tanıtım” için harcamış..
“Marka” olmanın ve bunun nimetlerinden yararlanmanın raconu da budur zaten..
…
“KAFA”LARI BASMIYOR MAALESEF
Bunu Antalya’daki o 27 bin patrona anlatamadık, anlatamıyoruz..
Bunu en başta ATSO Başkanı anlamalı aslında..
Bu patronların elinde “Antalya” gibi “dünyaca tanınan” bir kent ve yeni biten sezondan itibaren de “Antalyaspor ve Eto’o” gibi yine dünyaca bilinen bir takım ve sporcu var..
Ama, patronlar bu ikisini de kullanmadı..
Diğer “tanıtım” argümanlarını da kullanmıyor..
Çünkü, “ceplerinden para çıkacak” diye ödleri kopuyor..
Lüks yaşam, lüks arabalar ve lüks tatillerle “kendilerini tatmin ediyorlar” o kadar..
Antalya’dan kazanıyorlar, ama Antalya’ya gram katkıları yok..
“Kafa” bu olunca..
Davut Çetin’in (başka konular için söylemiş olsa da), “Antalya’nın kıymetini bilmiyoruz” lafı daha bir anlam kazanıyor..
…
“MARKA” OLUN DAİMA KAZANIN
Beyler, elinizdeki değerlerin kıymetini bilin artık..
“Marka” olursanız, bunun nimetleri size fazlasıyla dönecek, bunu anlayın..
Bu kente ve bu kentin değerlerine destek olmanız için daha ne diyeyim size?
“Bir ülke, bir millet, bir kent bir beden gibidir; bir organ hastalanırsa bütün beden etkilenir..”
Unutmayın, “başka Antalya yok”..