Antalya’da 2014 Mart’ında yapılan yerel seçimlerden sonra sürekli olarak parti değiştirmeler tartışılıyor.

Büyükşehir Belediye başkanlığı koltuğuna yeniden AK Partili Menderes Türel’in oturmasıyla dengeler ciddi anlamda değişti.

CHP ve MHP’den gelen meclis üyeleriyle AK Parti gücüne güç kattı. AK Partili belediyeler bununa birlikte daha çok hizmet üretmeye başladı. Tüm bunlar haliyle çıtayı yükseltmelerini sağladı. Durum böyle olunca muhalefet partilerinde, özellikle de CHP’de huzursuzluk baş gösterdi. Kan kaybının önüne geçemeyen CHP’liler hep eski takım arkadaşlarını suçladı. Kimisini ihanetle, kimisini oy hırsızlığıyla hedef haline getirdiler. Ama bir kez olsun “Bu arkadaşlar neden ayrılıyor? Neden başka partide siyaset yapmak istiyorlar?” demediler. Demedikleri için ise sürekli olarak arkadaşlarını suçlayarak kolay olan yolu seçtiler.

CHP’de siyaset yapmak gerçekten zor. Sürekli bir tartışma, sürekli bir kavga. Birbirinin kuyusunu kazmalar… Özetle, parti içi muhalefete zaman ayırdıkları kadar hizmete ayırsalar durum çok farklı olur. Ancak hep birbirleriyle didişmeyi, birbirlerini suçlamayı uygun görürler. Böyle olunca hizmet için gelen, hizmet için siyaset yapanlar ayrılmayı seçiyor. Bunu da en uygun partide yapmak istiyorlar. O da AK Parti’dir.

 

Eto’o’yu hedef mi gösterdim?
Dün ‘Eto’o oynamadı sonuç böyle oldu’ köşe yazıma bazı eleştiriler geldi. Beni eleştiren arkadaşlar, Samuel Eto’o’yu hedef gösterdiğimi ima etti. Ancak yazı dikkatlice okunursa Eto’o’nun bu takım için ne kadar önemli ve vazgeçilmez olduğunu yazdığımı görürler. Ben Eto’o’nun attığı, attırdığı gollerle Antalyaspor’un en büyük kozu olduğunu ifade etmiştim. O oynarsa Antalyaspor daha rahat sonuca gidiyor, daha rahat kazanıyor. Sustuğunda ise Antalyaspor’un kazanması deyim yerindeyse mucizeye kalıyor. Bunu da bir kez daha belirtmekte yarar gördüğüm için kaleme aldım.

Kalın sağlıcakla.