Sosyal medya aleminde ettiğimiz küçük bir kelam, hiç tahmin etmediğim şekilde karşılık buldu ve hızını alamayan iki CHP’li genç kardeşim, Ramazan Gökoğlu ve Baturay Mat, yazdıklarımı ciddiye alıp, bana cevap verme lütfunda bulundular, eksik olmasınlar. Gazeteci dostum İdris Özyol da, önce benim yazdığımı, ardından da, bir gün sonra, CHP’li gençlerin yazdıklarını, Körfez Gazetesi’nin sayfalarına taşıdı. Hatta cevap da değil, bana resmen “çakmışlar”! Lakin gam değil, siyaset meydanında yürüyorsanız, birilerinin size “çakma” hakkını da baştan teslim edeceksiniz. İftira ve gariz küfür yoksa, benim açımdan mesele yok. 

Argo’nun parlak çağı
Son yıllarda siyaset dili pek daraldı, artık “dar alanda kısa paslar” yeterli sayılıyor. Eğer siyasi rakibinize şöyle okkalı ve bilhassa argo dilinden birkaç kelime de ekleyerek alengirli, süslü püslü bir laf “koyarsanız”, o günün yıldızı ve dahi kahramanı sizsiniz! En az bir hafta “nasıl da koydum ama?!”, “nasıl da fena geçirdim değil mi?!” diyerek ortalıkta gezinir durursunuz.  Nasıl olsa bu davranışınızı alkışlayacak bir kitle her daim vardır, gazı alır ve yürürsünüz. 

Facebook’ta ne yazdım?
İmdiii, gelelim CHP’li gençlerin hakkımda ettikleri lakırdıya. Ha, bu arada, önce kısaca facebook’ta yazdıklarımı özetleyeyim; efendim bendeniz 2011 seçimlerinde, haddimi bilmeyerek, CHP’den milletvekili adayı olma gafletinde bulundum. (Allah bazen kulunu akıllandırmak için böyle sınavlara sokuyor, biz de girdik nitekim). Kemal Kılıçdaroğlu yeni getirilmişti partinin başına, seçimlerde adayları önseçimle belirleyeceğim dedi, biz de inandık, müracaat ettik, 3 bin TL bayıldık ve aday adayı listesine adımızı yazdırdık. Lakin Kemal Bey, sonraki yıllarda artık her gün yapacağı şeyi o gün de yaptı, son anda ön seçimden vazgeçti! Ben de geçen hafta, o günleri hatırlatarak, “Kemal Bey, benden aldığın 3 bin TL’yi ödemeden hiçbir yere gidemezsin!” mealinden bir şeyler yazdım!

Mizah damarımız çürüdü mü?
Ve ne yalan söyleyeyim, Nasreddin Hoca’nın, Bekri Mustafa’nın, Nejat Uygur’ın, Levent Kırca’nın,  Rıfat Ilgaz’ın, Aziz Nesin’in yaşamış olduğu bu topraklarda, böyle ironi kokan, mizah kokan bir yazının bu seviyeden ciddiye alınacağını, oturulup cevaplar döşeneceğini kırk yıl düşünsem akıl edemezdim! Ama ben bu sorunu CHP’li kardeşlerimin mizah zekasının eksikliğine bağlamıyorum, zira ikisi de son derece zeki gençler. O halde sorun nedir? Sorun maalesef, başta söylediğim gibi, siyaset dilinin berbat bir şekilde daralması ve argoya teslim olmasındandır.  Mesela CHP Gençlik Kolları Başkan yardımcısı rütbesi taşıyan Baturay Efendi, yazısını, “yahu verin şu Eşref Ural’ın 3.000 lirasını da ağlamayı bıraksın. Gitsin de kumda oynasın” diyebiliyor! Gerçekten çok hoş.

CHP’li gençler “Ne Yapmalı?”
Ben şimdi buradan, CHP’nin bu cevval, etkili ve yetkili gençlerine naçizane bir şeyler söyleyeyim. Kuşkusuz onların benim fakir aklıma ihtiyaçları yok, zaten her şeyin en iyisini “ta ezelden beri” onlar bilirler, ama bir kere daha haddimi aşayım ve birkaç kelam edeyim. CHP’li beyler, biliyorum hiç vaktiniz yok, çok yoğunsunuz, “Türkiye Halklarının” kurtuluş ve özgürlük mücadelesi için harcıyorsunuz bütün zamanınızı. Ama yine de, bu yoğun mücadele ortamında biraz kitap, film, tiyatro okumaya veya izlemeye gayret edin. Yok yok, korkmayın, Türk tarihi okuyun falan demeyeceğim, onları sadece gericiler ve faşistler okur! Ama en azından mizah türünde bir şeyler okumaya gayret edin. Don Kişot’u da önermeyeceğim, hatta Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını da. İkisi de tuğla gibi kitaplar, sizin bunları okumaya vaktiniz yok, biliyorum. Ama en azından Leman Dergisi veya Penguen okuyun yahu.  Buna gerçekten ihtiyacınız var, öyle anlaşılıyor. 
Ve son söz; eğer CHP’deki diğer arkadaşlar da meselelere sizin gibi bakıyorlarsa, emin olun bu parti önümüzdeki yarım asır içinde bir gün bile iktidar yüzü göremez, ahan da buraya yazıyorum!