Çocuklar bencildir, hep ben merkezlidir. Acımasızdır, düşündüğünü söyler. Ailesinin başına bir şey gelecek olsa bile “Peki ben ne olacağım?” der.  Bunlar o kadar normal bir durumdur ki. Kimse bir çocuğu böyle düşündüğü için yargılamaz. 

Büyüdükçe ve olgunlaştıkça empati duygumuz gelişir, soyut kavramları öğrenmeye başlarız. Toplumsal kurallar girer derken yetişkinliğin olgunluğuna varırız ve bir çok sıkıntımızı örtpas ederiz. ‘Yetişkinlik bunu gerektirir’. 

Yetişkinlik döneminde yaşadığımız hemen hemen her sorunu çocukluğa bağlayanlardanım. Bizi şimdiki zamanımıza taşıyor, o dönem öğrendiklerimiz. Şanslı olanlar kendini fark eden destek alan, araştıran okuyan insanlar. Şanslı olmayanlar ise kendinden bir haber, öğrendiğini de üstüne eklemeden bir sonraki nesile aktaranladır. Ve biz, ya kendini geliştirenlerin ellerine emanettik ya da bir habersiz olanların elinde hükmen mağlup başladık.

Babasına sözcüklerle bile kızamayan Ayşe’ye dönüyorum ; Sen olgun bir birey olarak kırgınlığını, kızgınlığını ifade edemiyorsun. Çünkü biliyorsun bu, babanın da bilmediği bir duygu. Takdir edilmek, sevilmek, koşulsuz şartsız kabul edilmek... Bilmediği bir duyguyu hissetse bile gösteremeyebilir. Bu sebeple kızamıyorsun. Üzülmesinden korkuyorsun. Hatta seni hala sevmeme ihtimalinden korkuyorsun. Hayatın boyunca onu mutlu etmek için çaba harcadın. Bir iş verdiğinde kötü de yapılsa onay almak istedin ki bu senin en doğal ihtiyacın. Ve ihtiyacını elinden geleni yapsan da karşılayan olmadı. Hiçbir yaptığın gözüne görünmedi. Üstüne üstlük eleştirildi.  Buna rağmen hala söyleyecek bir şeyin yok mu?

“Aslında beni seviyor”

Peki çocuk Ayşe ne demek isterdi babası ona kızdığında? Şefkate ihtiyacım var baba! Onaylanmaya! Bir kere bile olsa “aferin kızım” demene ihtiyacım vardı. Senin onaylamadığını dışarda kim onaylar baba? Senin sevmediğini kim sever? 

Biliyorum seviliyorum ama hiç görmedim. 42 yaşındayım ve hala çocuklar gibi babam tarafından, annem tarafından sevilmeye ihtiyacım var.

Sizin içinizdeki çocuğun ihtiyacı olan ne?