“İhtiyar dev, mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini, ‘Ben Avrupalıyım’ demeğe başladı, ‘Asya bir cüzzamlılar diyarıdır.’

Avrupalı dostları, acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına: ‘Hayır delikanlı’, diye fısıldadılar, ‘sen bir az-gelişmişsin.’ ” (Cemil Meriç)

Avrupa’nın bir zamanlar atlas kanatlarla cihanı dolaşan medeniyetimize biçtiği bu rolü nedendir bilinmez büyük bir gurur gibi taşıdık yıllar boyu. İlimde, bilimde, sosyal, siyasi, kültürel hemen her alanda biz geriyiz deyip durduk. Hele söz konusu bilimse zaten bizim dünya literatüründe yerimiz bile olamazdı. Üzerimize giydirilmiş olan bu deli gömleğini yırtmak elbette kolay değildi. Bu yüzden ülkede çok önemli adımlar atıldı, atılmaya da devam ediyor.

Bunlar başka bir yazının konusu lakin bugün üzerinde duracağım mesele bilim adamı yetiştiren eğitim kurumlarının belki de ilk basamaklarından biri olan Fen Liselerine dair. Hatta bunlardan bir tanesi olan Antalya’nın gururu Yusuf Ziya Öner Fen Lisesi hakkında.

Tam da az önce ifade ettiğim sebeplerden 2016 yılında Yusuf Ziya Öner Fen Lisesi proje okul kapsamına alındı. O yıl çıkan tezviratları dün gibi hatırlıyorum. “Öğretmen kadrosunu değiştirmek için proje okul yaptılar.” “Fen lisesi eski günlerinden uzaklaşacak.” “Yusuf Ziya kan kaybediyor.” “Yeni kadro ile çocuklar nasıl uyum sağlayacak da başarı gelecek?” Bu cümleleri biraz daha ileri götürüp meseleyi siyasete alet edenler bile olmuştu.

Şimdi gelinen noktada o yıl lise birinci sınıfta olanlar bu yıl üniversite sınavına girdi. Okul, tarihinde ilk defa TYT puan türünde 500 tam puan alarak Türkiye birincisi çıkardı. Deniz Aydemir’in bu başarısına ek olarak okulun ilk binde 17, ilk beş binde 48, ilk on binde 60, ilk on beş binde 69, ilk yirmi beş binde 75, ilk otuz binde 81 öğrencisi var. Bu sadece 2020 YKS başarısı. Bu başarının bir tesadüf olmadığı geçen seneki sonuçlarla da ispatlanıyor. Bir de işin olimpiyatlar boyutu var.

Dünya Matematik Şampiyonası’nda altın; Balkan Matematik Şampiyonası’nda altın; 23. Ulusal Matematik Olimpiyatları’nda altın ve gümüş; Türkiye 24. Zeka Oyunları’nda altın; TÜBİTAK 26. Ulusal Bilim Olimpiyatları’nda altın madalya; Ulusal Fizik Olimpiyatları’nda Türkiye birinciliği ve on beşinciliği… Bunların yanı sıra spor ve sanat faaliyetlerinde, siyer ve Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmalarında dereceler…
Bunlara ek olarak okulun vizyonunu göstermesi adına farklı bir programdan da söz edelim. Türkiye’de ve Antalya’da Eğitimde Avrupa Birliği Standartları demek olan IB programını uygulayan tek Fen Lisesi de Yusuf Ziya Öner. Türk Dili ve Edebiyatı hariç bütün derslerin İngilizce verileceği bu programdan alınan diploma aynı zamanda yurt dışında da geçerlilik sağlıyor.

Bunlar benim takip edip bilebildiklerim. Şimdi bu noktada birkaç söze lüzum var. Bizim maarif davamız maalesef toplumun gözünde marifet davasına dönüşmüş durumda. Herkes marifetmiş gibi her konuyu siyasetin malzemesi yapıveriyor. Ön yargılı bir zihniyetle yaftalamak, fikir değil zikir üretmek kolay geliyor. Galiba eleştirmesi en kolay saha da eğitim. Oysa bu sonuçlar gösteriyor ki Yusuf Ziya Öner’in önceki eğitici kadrosu ne kadar özveriyle çalıştıysa yenileri de en az öyle çalışmış.

Bir gözlemimi anlatayım size: Pandemiden önce okula Mehmet Akif Ersoy ile ilgili bir konferans vermek için gitmiştim. Girişte beni küçük bir pencereden dışarıya gelen piyano sesi karşılamıştı. Belli ki öğrenci çalıyordu. O sırada merdivenlerde bir konuşma kulağıma geldi: “Hocam gece gece çıldıracaktım, o soruyu çözemeseydim. Teşekkür ederim cevabınız için.” Anlıyorum ki öğretmen gece yarısı öğrencinin sorusunu çözüp yollamış. Bahçede ve koridorda küçük küçük gruplar. Her birinin ortasında bir öğretmen. Muhtemelen soru çözüyorlar ya da öğrenci ile sohbet ediyorlar. Aklıma gelmedi değil “Bu insanlar çay içip dinlenmiyorlar mı teneffüste?” Okul müdürü Nuray Özcan Hanıma soruyorum bunu. “Hocam çay öğrenciyle de içilir” diyor. Anlıyor ve susuyorum.

Başarı dediğiniz şey aslında ulaşacağınız bir hedef değil aksine ona ulaşma yolculuğunun ta kendisidir. Bu yolculuğun birçok hanı olur durup soluklanmanıza, güç alıp yola koyulmanıza yardım eden. Adına maddi manevi yanınızda olan aile deyin, adına her türlü donanımını aktarmaya çalışan öğretmen deyin, adına gecesini gündüzüne katarak çalışan öğrenci deyin… Fark etmez. Başarı bunların toplamıdır. Ama lütfen şimdi bir de adına gece yarısı bile soru cevaplayan, çay içecek tek nefeslenme vaktini bile öğrencileriyle geçiren Yusuf Ziya Öner öğretmenleri deyin.

Kelamı kibar eylesin diye son olarak tefekkür dünyamızın yıldızlarından Cemil Meriç’in yukarıdaki cümlelerine bir nazireyle diyelim ki:

“İhtiyar devin torunları, mazideki ihtişamdan aldıkları güçle geleceğe bakar oldular. Bu çocuklar Avrupalı delikanlıya acıyarak baktılar ve kulağına: ‘Hayır ihtiyar’, diye fısıldadılar, ‘sen artık bir rüya değilsin.’ ”
 
 Bedia KOÇAKOĞLU