Biliyorum, rahatsızlık duyanlar çok..
Ama..
Buyurun size bir “Akaydın” yazısı daha..
Madem “kral çıplak” diyor, şu çıplak krallardan birazını daha ortaya koyalım..

Bir zamanlar “Gırgır” isimli bir dergi vardı..
Dergi’de Oğuz Aral’ın yarattığı “Utanmaz Adam” tiplemesi büyük bir ilgiyle izlenirdi..
Mustafa Akaydın ne zaman konuşsa, aklıma hep o gelir..
...
Bir insan gerçekleri saptırırken, nasıl böylesine “masum bir tavır” takınabilir, doğrusu bravo..
“Hizmette 3 yıl”ını anlatırken Akaydın, milletin gözünün içine baka baka aynen şunları söylüyor:
“Halkkart’ı kamu zararının önüne geçmek için Ulaşım AŞ’ye ihalesiz devretme önerisinde bulundum..
Hem partili arkadaşlarım hem de diğer partililerin muhalefetiyle geçiremedim..
Buna bir formül bulacağım..
Halk için biraz sıkıntılı olacak..
Ama bunun suçlusu ben değilim, suçluları hepiniz biliyorsunuz..”

Halkkart’ın tek sorumlusunun Akaydın olduğunu bilmeyeniniz var mı?
Buna rağmen başkalarını suçluyor..
- Tıkır tıkır işleyen ANTKART’ı Evcilmen’le birlikte yırtıp “bu yanlışı kaldıracağız” diyen Akaydın değil mi?
- Bir usul eksikliğini giderip kurulu sistem Antkart’la anlaşmak yerine, “yerine daha iyisini getireceğim” diyerek, HALKKART zulmünü Antalya’nın başına bela eden Akaydın değil mi?
- Antkart yanlışsa, Halkkart yanlış değil mi?
- Bu işi hiç yapmamış, teknolojiyi bile bilmeyen 23 günlük (zaten Halkkart için kurulmuş) bir şirkete, bu işi veren Akaydın değil mi?
- 14 haftada teslim edilecek iş, aylarca gecikmesine rağmen, bunu savunan Akaydın değil mi?
- 2 yıl sonra bile hala eksik ve yanlışlarla dolu bir şekilde çalıştırılmasına göz yuman Akaydın değil mi?
- Mahkeme ihaleyi iptal etmesine rağmen, Büyükşehir’in yapması gereken Halkkart satışı ve kullanımının hala o şirketin yapmasına göz yuman Akaydın değil mi?

HALKKART konusunda her türlü suç Akaydın’da iken..
Sırf kendini kurtarmak için sistemi Ulaşım AŞ’ye verme çalışması engellendiği için..
CHP’li ve diğer partili meclis üyelerini suçlu ilan etmesi..
Akaydın’ın, “ben suçlu değilim” diyerek aradan sıyrılmaya çalışması..
“Pişkinlik” değil de nedir, söyler misiniz?

Bakın, aynı pişkinliği “stadyum” konusunda da sürdürüyor..

100. Yıl’a yapılacak stadyum ve arena için her şey hazırdı..
İhalesi bile yapıldı..
Sadece “plan notu” iptal edilmişti..
Ama..
O plan notunu düzeltip işi sürdürmek yerine, projeyi komple ortadan kaldıran Akaydın değil mi?
“Ben Antalya’ya daha iyisini yapacağım diyen Akaydın değil mi?
Hani nerede stad?
Öyle her şey oturduğun yerden üfürmekle olmuyor..
Salı günkü toplantısında, “yer göstersinler 15 bin kişilik butik stad yapayım” demiş yine..
Yahu..
100. Yıl’a stad zaten yapılıyor..
Bütün Antalya toplanıp bu kararı almadı mı?
Aralarında sen de vardın..
Şimdi çıkıp da bunu söylemenin manası, “pişmiş aşa su karıştırmak” değil midir?
Daha vahim bir durum var..
Akaydın, 100. Yıl için stadyum ihalesini alan firmaya iki taksitte 35 milyon lira “tazminat” ödedi..
Kimin parasıyla?
Antalya halkının parasıyla..
Niye ödedi?
100. Yıl projesi iptal edildiği için..
Peki bu tazminat için hüküm veren mahkeme kararını “temyiz”e niye taşımadı?
Ödediği para, babasının parası değildi de o yüzden..
Diğer sebebini de siz bulun artık..

Bütün bu gerçekler ortada dururken..
Hala çıkıp “stad” konusunda başkalarını suçlamak biraz “pişkinlik” olmuyor mu?
Bunları yazdığımız için biz de “taraflı yazar” oluyoruz tabii..
Ama bunu söyleyenler..
Taraf olduğumuz tarafın “Antalya halkı” olduğunu hala fark edemiyor..
“Her toplum hak ettiği şekilde yönetilir”miş..
Demek ki, Antalya Hoca’yı hak ediyor..