Çocuk sahibi olmanın en güzel duygu olduğu söylenir. Bana henüz nasip olmadı ancak ben de aynı fikirdeyim. Dünyanın en farklı hissi olsa gerek. Senden bir parça sonuçta. İçsel bir sevgi var sınırı ve sonu olmayan.

Özgürlüğün elinden alınsa da durumdan şikayetçi olma lüksün yok. Sorumluluk senin. Zihinsel bir sorumluluk da aynı zamanda bu. Yemek yedi mi acıktı mı doydu mu? Bir sıkıntısı var mı? Kaç yaşında olursa olsun benzer kaygılar taşımaya devam ediyorsun anne baba olarak. Üstelik de severek taşıyorsun bu kaygıyı. Hatta öyle ki onun kaygılarını kaygı yapıyorsun ya da kendi kaygını ona aktarıyorsun.

Şimdi konuşacağımız şey ise çocuklarını kendine yetiştiren profiller. Ebeveyn rolünden çıkıp çocuğu ile arkadaş, dert ortağı ya da kaybedilen eşin manevi doldurulması gereken yer sahibi olanlar.

Yanlış duymadınız. Farkındalığınız artınca anlayacaksınız ne demek istediğimi. Karı koca sorun yaşıyor, her seferinde barıştırmak çocuğa düşüyor. Arayı bulmak onun görevi. Ya da eşine kızan kadın oğlum bana sahip çıkacak büyüyünce boşanabilirim diyor. Evde yapılması gereken bir şey var ise kız çocuğunun boyuna bakmadan görevlendiriliyor. Ya da eşi ölen adamın tüm kıyafetlerini kızı yıkamaya devam ediyor.  Yapılmasın mı bunlar? Destek olmayalım mı diyenler olacak mutlaka.

Elbette ki biz sevdiğimiz insanlar için bir şeyler yapmalıyız. Destek olmalıyız zor zamanlarında. Güzel şeyler bunlar. Fakat biz bunları yaparken görev haline gelmemeli. Yardım yardımdır. Zorunluluk değil. Çok duyarsınız mesela kendi ailesine para göndermekten sorunlarına yetişmeye çalışmaktan kendi evliliğinde sorunları olan çiftleri.  Çünkü o adam ya da kadın kendi ailesi için hep kurtarıcı olmuştur. Kendisine ait yeni bir aile kurduğunun farkında bile olmaz. Öyle büyütüldü. Önceliği ve zorunluluğu görevi orası. Yapmadığında kendini eksik veya yetersiz hissedecek. Ailesi onu kendine yetiştirdi.

Oysaki çocuklar anne ve babalarına emanetler. Kalıcı değiller. Hayata hazırlanmanın en iyi okulu kendi ailemiz. Tabii ki anne baba ya da evlat olmak hiç bitmez ancak her bireyin kendine ait alanı olmalı. Talep ederken kişiye bundan memnun olup olmadığı sorulmalı. Fikri alınmalı. İstemediği bir şey yaptırılmamalı. Yapmadığında da suçluluk duygusu yaşamasına ortam yaratılmamalı.

Bu tarz davranışlar bizi kendimiz için bir şeyler yapmaktan alıkoyar. Kendimiz için bir şey yapmaya korkar hale geliriz. Önceliklerimiz bizden başka herkes olur. Kimiz neyi severiz neyi isteriz bilmeyen birine dönüşürüz. Her talebe cevap vermeyin. Kendi yapmanız gerekenleri de başkasından talep etmeyin.