Dünya susuyor. Vicdanlar kör, kulaklar sağır, gözler kapalı…

Gazze’de çocuklar toprağa gömülüyor, anneler evlatlarının cansız bedenlerini kucaklıyor, babalar çaresizlikten göğe bakıp hesap soracak bir kudret arıyor. Ve biz hâlâ ‘uluslararası hukuk’, ‘barış çağrıları’, ‘diplomasi’ gibi süslü kelimelerin ardına sığınıyoruz…

Adını doğru koyalım; Bu bir savaş ya da çatışma değil. Bu, göz göre göre işlenen sistematik bir soykırım…

Dünyanın gözü önünde, canlı yayınlarla, kameraların önünde işlenen bir insanlık suçu… Hastaneler bombalanıyor, ambulanslar hedef alınıyor, mülteci kampları yerle bir ediliyor. Açlığa mahkum edilen çocukların gözlerindeki donukluk, bütün medeniyet iddialarımıza meydan okuyor.

Batı, özgürlük ve insan hakları nutukları atarken Gazze’deki çocukların kanına gözlerini kapatıyor. Ukrayna’da bir çocuk ağladığında dünyayı ayağa kaldıranlar, Gazze’de yüzbinlerce çocuğun çığlığına kulaklarını tıkıyor. ‘İsrail’in güvenlik hakkı’ masalıyla soykırımın üstünü örtmeye çalışıyorlar.

Hangi güvenlik hakkı, doğmamış bebeklerin üzerine yağan bombaları haklı çıkarabilir?

Hangi demokrasi, mazlumların üzerine kurulur?

Batı’nın bu çifte standardı, sadece Filistin halkını değil, aslında insanlığın vicdanını da esir alıyor. Adaletin rengi, dili, dini olur mu? Olmamalı. Ama Batı bize gösteriyor ki onların adaleti sadece kendi çıkarlarına hizmet ediyor. İnsan hakları kavramı sadece bir propaganda aracı…

Daha acısı ise İslam dünyasının suskunluğu…

Milyonlarca Müslüman, ekran başında gözyaşı döküyor ama iktidarlar kılını kıpırdatmıyor. Petrol zengini ülkeler, Gazze’nin çocukları için tek bir adım atmazken, milyar dolarlık silah anlaşmalarıyla soykırımın finansörleriyle el sıkışıyor. Kimi liderler, birkaç göstermelik açıklama yapıp ardından sessizliğe gömülüyor.

Koca bir ümmet, bir avuç çocuğun gözyaşını dindiremiyor. Bu utanç, sadece Batı’nın değil, Müslümanların da boynuna yazılacak. Çünkü sessiz kalmak, suça ortak olmak demek. Gazze’de dökülen her damla kan, hem Batı’nın hem İslam dünyasının ikiyüzlülüğünün en somut kanıtıdır. Gazze’de atılan her bomba, sadece oradaki insanları değil, insanlığımızı da öldürüyor. Çocukların çığlıkları sadece Gazze’de değil, insanlığın vicdanında yankılanıyor. Bu sessizlik, bu kayıtsızlık, tarihe kara bir leke olarak geçecek. Bugün sessiz kalanlar, yarın bu utancın hesabını vicdanlarında verecek.

Şunu unutmayalım: Adalet gecikebilir ama yok olmaz. Gazze’nin çocukları, toprağın altından bile dünyaya sesleniyor: “Biz masumduk, siz sustunuz.”

Tarih, bu çağın en büyük utancını yazarken, isimleri tek tek not edecek.

Gazze, sadece bir coğrafya değil. Gazze, insanlığın sınavıdır.

Ve ne yazık ki bu sınavda kaybediyoruz…