Bahçeşehir Üniversitesi’nin bünyesindeki BETAM ile Research İstanbul’un Haziran 2025’te yaptığı anket, halkın geleceğe dair ekonomik beklentilerinde biraz daha umutlu bir tabloya işaret ediyor. Anket sonuçlarına göre halk, bir yıl içinde enflasyonun ortalama %59,2 seviyesinde olacağını tahmin ediyor. Bu oran, bir ay öncesine göre 1,8 puanlık bir düşüş demek. Her ne kadar bu düşüş olumlu bir sinyal gibi görünse de toplumun farklı kesimleri arasındaki farklar hâlâ çok derin.
EN ÇOK DUYULAN TAHMİN: “ENFLASYON %41-60 BANDINDA OLUR”
Araştırmaya katılanların büyük bölümü enflasyonun %41 ila %60 arasında olacağını öngörüyor. Özellikle bu tahminde bulunanların oranı %27 civarında. Bu oran, en yaygın görüşün hâlâ yüksek enflasyona dair olduğunu gösteriyor. Öte yandan, halkın %27’si de enflasyonun %35,4’lük resmi oranın altına ineceğini düşünüyor. Bu kesimdeki artış, umutların kıpırdanmaya başladığını gösteriyor olabilir.
Ama burada dikkat edilmesi gereken önemli bir detay var: Bu tahminler, insanların hayat pahalılığı karşısındaki gerçek deneyimlerine dayanıyor. Kira, gıda, ulaşım gibi temel harcamalar hâlâ yüksek seyrettiği için halkın geniş kesimi enflasyonun kolay kolay düşeceğine tam olarak inanmıyor.
KADINLARIN ENFLASYON KORKUSU ERKEKLERE GÖRE DAHA YÜKSEK
Cinsiyet farkı bu araştırmada da kendini güçlü biçimde gösteriyor. Kadınların ortalama enflasyon beklentisi %61,9 iken, erkeklerin beklentisi %57,9 seviyesinde. Yani kadınlar ekonomik gidişat konusunda daha tedirgin. Bu fark rastlantı değil. Çünkü çoğu evde alışverişi yapan, bütçeyi yöneten, mutfağı çeviren taraf hâlâ kadınlar. Market fiyatlarını, semt pazarındaki zammı ilk hisseden, çocuklarının okul masrafını omzunda taşıyan kadınların beklentisinin yüksek olması son derece anlaşılır.
YAŞA GÖRE GÖRÜŞLER: GENÇLER ENDİŞELİ, ORTA YAŞLILAR BİRAZ RAHATLAMIŞ
Ankette yaş gruplarına göre de ilginç sonuçlar var. 35-44 yaş grubundaki beklentilerde ciddi bir düşüş yaşanmış (8,7 puan). Bu yaş aralığı, genellikle düzenli işi olan, aile geçindiren, ekonomik planlamayı öğrenmiş bir kesimi temsil ediyor. Demek ki bu kitle, enflasyonla mücadelede bir miktar toparlanma gördüğüne inanıyor.
Ama 25-34 yaş grubundaki beklentilerin yükselmiş olması (%60,5) başka bir gerçeğe işaret ediyor: Bu yaş grubundakiler genellikle yeni mezun olmuş, iş arayan ya da özel sektörde düşük maaşlarla çalışan insanlar. Kiralık ev bulmakta, hayat kurmakta zorlanan bu gençler, enflasyondaki düşüş sinyallerine pek inanmıyor. Zaten İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde 20’li yaşlarında biri için “evden ayrılıp kendi hayatını kurmak” neredeyse bir hayal hâline geldi.
65 yaş üstü grubun beklentisi ise %62,1 gibi yüksek bir seviyede. Sabit gelirli, emekli bir insan için enflasyon; her ay maaşın erimesi, temel ilaçların bile zamlanması anlamına geliyor. Bu nedenle onların endişesi hâlâ güçlü.
GELİR DURUMU VE MESLEĞE GÖRE BEKLENTİLER: EN KIRILGAN KESİM EN KAYGILI
Araştırmanın en dikkat çeken noktalarından biri iş gücü durumuna göre oluşan farklılıklar. İşsiz ve iş arayan bireylerde beklenti 14,6 puan gibi çok ciddi oranda düşmüş. Yani bu grup ya enflasyonun düşeceğine inanmaya başlamış ya da artık daha kötüye gitmeyeceğini düşünüyor.
Ama günlük/yevmiyeli çalışanların enflasyon beklentisi %67,2 ile tavan yapmış durumda. Bu kişiler zaten düzenli maaş almıyor, güvencesi yok. Bugün çalışıp ertesi gün işsiz kalabiliyor. Enflasyondaki artış onları doğrudan ekmek fiyatında, otobüs ücretinde vuruyor. Dolayısıyla bu kesimin umutsuz olması çok doğal.
Devlet memurlarının en düşük beklentiye sahip grup olması (%52,1) da şaşırtıcı değil. Çünkü onların maaşı toplu sözleşmeyle yılda birkaç kez artıyor ve devlet güvencesi var. Özel sektör çalışanları ise %60,3 gibi bir oranla daha temkinli.
Kendi hesabına çalışan küçük esnaflar, işverenler de %54,4 beklentiyle ortalarda yer alıyor. Onlar için asıl sorun maliyetlerin yüksek olması ve tüketici talebindeki azalma. Öğrencilerin beklentisi %57,7; yani gençler de ekonomik gidişata çok güvenmiyor.
SONUÇ: ORTALAMA DÜŞTÜ AMA SOSYAL UÇURUM HÂLÂ DERİN
Genel olarak bakıldığında, hane halkı enflasyon beklentisinde bir düşüş olduğu görülüyor. Ama bu düşüş herkes için aynı anlamı taşımıyor. Kadınlar, gençler, düşük gelirli çalışanlar ve güvencesiz bireyler hâlâ ciddi kaygı taşıyor. Beklentilerin düşmesinde Merkez Bankası’nın sıkı para politikası, krediye erişimin zorlaşması ve piyasadaki yavaşlamanın etkisi olabilir. Ama hayatın içinden gelen hissiyat, rakamların çok ötesinde.
Bu tablo bize şunu söylüyor: Ekonomik güvenin tam olarak sağlanabilmesi için sadece sayıları değil, insanın yaşam koşullarını da düzeltmek gerekiyor. Enflasyon verileri düzeliyor gibi görünse de halkın bütçesi hâlâ kırılgan, umutlar ise dikkatli ve temkinli. Beklenti düşmüş olabilir, ama güven inşa edilmeden kalıcı iyileşme olmaz.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar