Dün, eski bir belediye başkan yardımcısı dostum aradı..

“Az önce (Açıkgözler kentte canının istediği gibi yayılamaz..) başlıklı yazını okudum, çok hassas bir konuya temas etmişsin, ama dahası var” dedi..

Yazımda; “Kamuya ait alanlar (yani; bir kentin içindeki kaldırımlar, yollar, parklar, spor alanları gibi ne varsa) ne belediyenindir, ne parası çok olanındır, ne de insanları enayi yerine koyan dükkan/mağaza sahiplerinindir.. Halka rağmen belediye (eğer ihtiyaç değilse) kiraya veremez, parası olanlar ‘belediye verse bile’ kullanamaz, açıkgözler de canının istediği gibi yayılamaz..” demiştim..

Ve başladı anlatmaya..

(NOT: Bu anlatılanlar kenti yönetenler ve kentte yaşayanlar açısından son derece önemli olduğu için, dikkatlice okumanızı tavsiye ederim..)

“İŞGALİYE” DİYE BİR ŞEY YOK

“Senin de yazında belirttiğin gibi; kamuya ait alanlar halkındır..

Halka ait olan bir yeri -bırakın parası olanları- belediye bile sahiplenemez..

Belediye kendisine ait olmayan bir yeri de “işgaliye parası” alarak birilerine veremez..

‘İşgaliye’ ne demek?

Belediye sınırları içinde halka ait bir alanın geçici olarak işgal edilmesi nedeniyle belediyeye ödenen ücret veya vergi demek..

Tarifi böyle diye; belediye canının istediği yeri, canının istediği gibi, canı isteyene veremez..

Niye veremez?

Çünkü ‘işgaliye’nin şartları vardır..

Şöyle ki; işgaliye için öncelikle ‘kaçınılmaz gereklilik’ olması şart..

Örneğin, yola sıfır bir arsanız var ve bina yapacaksınız..

İnşaat malzemeleri için kullanacağınız müsait bir alan yoksa, kaldırımı veya yolu işgal etmek zorundasınız..

İşte işgaliye için bu tür zorunlu haller gerekiyor..

Kamu açısından gerekli hallerde de işgaliye olabilir..

Yoksa öyle çorbacıya, konfeksiyoncuya, kafeciye işgaliye parası alınsa bile (senin de yazdığın gibi) belediye yer veremez..

İŞGALİYE HEP SAYIŞTAY’A TAKILIR

Dahası var, onu da söyleyeyim..

Belediyelerin hemen hepsi bu İŞGALİYE gelirleri nedeniyle Sayıştay denetçilerine takılırlar..

Aslında ceza da alırlar..

Ama bu cezalar, ‘bir daha olmasın’ denilerek genellikle İHTAR/UYARI şeklinde olur..

Buna rağmen belediyeler, daha doğrusu belediyelerdeki bazı kötü niyetliler Sayıştay’ın bu uyarısını görmezden gelir..

Özellikle ‘parası olan’lara işgaliye adı altında halka ait yerleri kiraya verirler..

Savunmaları da ilginçtir..

Derler ki; ‘Belediye bundan para kazanıyor, bu kazanılan para da halka hizmet olarak geri dönüyor..’

Yok böyle bir şey..

Bu tavır çok ulvi bir neden gibi görünür, ama aslında ‘halka ait’ bir yerin (zorunluluklar dışında) kiraya verilmesi suçtur..

Zaten bu nedenle Sayıştay denetçilerine takılır belediyeler..

HERKES ÜSTÜNE DÜŞENİ YAPSIN

Diyeceğim o ki..

Bir kent için gerçekten çok hassas bir noktayı, kanayan bir yarayı dile getirmişsin..

Umarım senin yazdıkların birilerine uyarı olur..

Ama..

Belediyelerin ‘işgaliyenin şartlarını’ iyi bilmesi, halka ait yerlerin “gereklilik” dışında işgal edilmesinin önüne geçmesi, bünyelerindeki uyanıklara da engel olması gerekiyor..

Bir de ben uyarmış olayım..”

Eski bir belediye başkan yardımcısı dostuma teşekkür ediyorum..

En başta da dediğim gibi; konu kenti yönetenleri de, kentte yaşayanları da, kentte iş yapanları da yakından ilgilendiriyor..

Halka ait “kamu alanları”nın işgal edildiğini gördüğünüz her yeri şikayet etmek en doğal hakkınız..

Kamu alanları herkese aittir, kimse kendini “imtiyazlı” sanıp, bu alanların bir tek metrekaresini bile para da verse işgal edemez..

Herkes üstüne düşeni yapsın artık..