Eflatun’a sormuşlar; İnsanoğlunun sizi en çok  şaşırtan davranışı nedir? Eflatun şöyle cevap vermiş; “Çocukken, çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki büyüyünce çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
Bu sözlerinden sonra Eflatun’a tekrar sormuşlar; Peki, sen ne öneriyorsun? Bilge şöyle sıralamış; “Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken, kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil en az şeye ihtiyaç duymaktır.”  
Yeni bir yıla girdik ve ilk ayı bitmek üzere. Ne değişti? Büyük bir çoğunluğunuz yine halinden memnun değil. En yakınınızdan, yani evinizin içinden başlayarak çevrenize şöyle bir bakın. Hiç mutlu ve huzurlu insan görebiliyor musunuz ya da yaşantımdan memnunum diyen birini duydunuz mu? Pek sanmıyorum. Kimi işinden, kimi eşinden, kimi sağlığından, kimi arkadaşından, kimi anne ve babasından ya da kardeşinden. Şikayet edecek, sızlanacak, dertlenecek, kendini strese sokacak mutlaka bir şeyler buluyor. Bu haliniz, yeni yıl için yaptığınız bütün iyi temennilere rağmen, değişmeden devam edecek. Taa ki, siz değişene kadar. Çünkü, biz insanoğlu gözümüzü hep bizi mutsuz edecek şeylere dikiyoruz. İsteklerimiz, beklentilerimiz ve taleplerimiz bitmek bilmiyor. Bu istek ve taleplerimiz gerçekleşmediğinde de, yakınmaya başlıyoruz. Ve gerçekte ne kadar şanslı biri olduğumuzu düşünüp bundan mutluluk payı çıkaracağımıza, kendimizi olumsuzluğa bırakıyoruz. Oysa, bunlardan sıyrıldığımız ölçüde ki bunu rahatlıkla yapabiliriz hayattan keyif alır, mutlu olabiliriz.