Hatırlayın..
İki gün önce “HES’leri istemeyen KORO” başlıklı yazımda, hidroelektrik santralarla ilgili bir okuyucumun görüşlerini aktarmıştım..
İsabetli olmuş..
Bazı CHP’li yazar arkadaşlarımın “yalan-yanlış” ve “eksik” bilgilerle HES’leri ortaya koymasının önüne geçmişiz..
En azından, konuyu bilenler böyle yorumluyor..

O “birinci bölüm”dü..
Bugün aynı yazının “ikinci bölüm”ünü sizlere aktarmak istiyorum..
Çevrecilerin, üniversitelerin, çevreye duyarsız olanların..
Canlarının istediği gibi HES’lerle oynaması hiç hoşuma gitmiyor..
HES’e karşı eylem yapanların yüzde 98’inin de, “niye eylem yaptığını” bilmediğini iddia ediyorum..
Bu nedenle..
Yazının bu bölümünü de okumanızda fayda var..

……………….

HES-2
Yer altı sularımızın ve topraklarımızın PH’ının yüksek olduğu, bazı yerlerde yer altı sularının tuzlandığı bilinmektedir..
Mevcut su kaynaklarımızı depolayarak, denize akıtmadan önce azami verimlilikte kullanmak en akılcı yoldur..
Evet doğrudur
Jeotermal Enerji ile çalışan santraller % 90, HES’ler % 35 ve Rüzgar enerji santralleri % 25 ortalama verimlilikte çalışıyor..
Her yerde Jeotermal enerji ve rüzgar enerjisi elde edilemeyeceğinden..
En ucuz, milli, sürdürülebilir enerji kaynağının HES olduğu gerçeği ortaya çıkıyor..
HES’ler, benzerleri arasında ehvenişer (yani, kötünün iyisi) olması nedeniyle, hükümetlerin bu seçenekte ilerlemekten başka çarelerinin olmadığını bilmek gerekiyor..

Ekonomik büyümenin aynı hızda sürmesi halinde..
Türkiye'nin enerji taleplerini karşılamak için 2015'te 60 bin megavat/gün, 2020'de 96 bin megavat/gün kurulu güce ihtiyacı olacak..
Petrol, doğalgaz, hidroelektrik, jeotermal dahil bütün kaynaklar harekete geçirilse de 2015'ten itibaren 5 bin megavatlık bir enerji açığı ile karşı karşıya kalınacak..
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı önümüzdeki 30 yılda “enerji alanında” 130 milyar doların üstünde yatırım yapmayı hedefliyor..
Türkiye'nin enerji ihtiyacı 87-88 milyon ton petrol enerjisine eş değerde..
Bunun yüzde 38-39'u petrolden, yüzde 29'u doğalgazdan, yüzde 27'si ithal ve yerli linyit kömürden karşılanıyor..
Geri kalanı ise hidrolik enerji ve odundan..
Bu nedenle..
Türkiye'nin elinin bir an önce “enerji yatırımlarıyla” güçlendirilmesi gerekiyor..
Yoksa bugün şikâyet ettiğimiz yüzde 70'lerdeki dışa bağımlılığımız katlanarak büyüyecek..
Ülkemizdeki bütün santraller tam kapasite çalışmış olsa..
237 milyar kW/s elektrik üretmiş olacak..
Ayrıca, 2020 yılına kadar Türkiye tüm enerji kaynaklarının tamamını kullanıyor durumuna gelse de, 400-500 milyar kW/s elektrik üretebilecek kapasiteye ulaşamıyor..

Enerji Piyasası Denetleme Kurulu (EPDK) yenilenebilir enerji kaynaklarından (Hidrolik, rüzgâr, güneş, jeotermal vb) elde edilen elektriğin satın alım fiyatını Ocak 2011’de özendirmek maksadıyla kWs birim fiyatını yeniden belirledi..
Enerji tesislerinin kuruluşunda..
Yurt içinden tedarike de teşvik veren EPDK, yenilenebilir kaynakları özendirmek için beklenen gerekli adımları atmış oldu..

HES’lerle ilgili yazılan anti-propagandaya bir de bu pencereden bakmakta fayda var..

Enerji ihtiyacı milli kaynaklardan karşılanan bir Türkiye’nin, dış ticaret açığı azalacak, sanayicisi, tarımcısı, turizmcisi rekabetçi ürünler piyasaya sunabileceğinden belki de hiç borç ihtiyacı olmayacaktır..
Türkiye’ye yüksek faizli kredi vererek bankalarını karlı kılan başta Almanya ve diğer ülkelerin milli meselelerimizdeki müdahale ve rollerini daha iyi analiz etmeliyiz..
Doğayı elbette korumalıyız..
Dürüst ve tutarlı olacaksak..
Küresel ısınmanın başlıca sebeplerinden olan trafikte seyreden araçların eksozlarından çıkan emisyona rağmen araba kullanmaya devam ediyoruz..
İşyerlerimizde, evlerimizde, üretimde elektrik ihtiyacımızın karşılanmasında milli kaynaklar kullanılarak kötünün iyisi tercihinde bulunmaktan başka çaremiz yok..
HES konusuna veri ve bilgilerle bakıp kanaat oluşturmadan önce..
Sanayicilerin kapısını çalarak bir de elektrik kesintileri nedeniyle oluşan maddi kayıpları ve düşen verimliliklerini dinlemekte fayda var..

………………..

Evet..
Dünya ve Türkiye gerçeklerine baktığınızda..
HES’lerin önemi daha bir anlaşılır oluyor..
Tepkileri “HES’leri istemezük” tavrından, “HES’leri doğru yapalım” konumuna getirirsek..
Eminim “doğru yola” girmiş oluruz..