Devlet ve millet yönetimini ellerine teslim ettiğimiz kişileri özenle seçmek gerekir. Şu hikayeden yola çıkarak kıstasları belirlemek gerekir.

Hikâye şu:

Nasreddin Hoca'nın güzel mi güzel bir kerimesi (kızı) varmış.

Bir de aynı köyde yaşayan oldukça yakışıklı, bir evin tek oğlu bir delikanlı...

Hikâye bu ya;

Bir gün Nasreddin Hoca'nın o dillere destan, dünya güzeli kızı köyün çeşmesinden su doldurmakta iken o yakışıklı gençle göz göze gelirler. Delikanlı o anda Hoca'nın kızına tutulur, âşık olur. Hani yıldırım aşkı derler ya o cinsten bir aşka müptela olur.

Bir süre kıza bakar, donar kalır, kendine gelir gelmez derhal eve koşar.

Evde annesi vardır.

Annesine:

- Anneciğim, biraz önce çeşmenin başında dünya güzeli bir kız gördüm, sordum, soruşturdum, Nasreddin Hoca'nın kerimesi olduğunu öğrendim. Ne olur, babamın da gönlünü ederek, akşam birlikte gidip onu bana isteyelim.

Annesi:

-Tamam oğlum, ben babana durumu anlatırım, onu ikna ederim, sen telaşlanma, akşam da gider isteriz.

Akşam olunca, üçü birlikte (anne-baba ve oğul) Nasrettin Hoca'nın evinin yolunu tutarlar. Çaylar, kahveler içilir, ikramlar yapılır, sohbetler edilir.

Sözü uzatmaya gerek yok.

Delikanlının babası.

- Hocam, elbette gelen misafire neden geldiniz, niçin geldiniz diye sorulmaz ama yine de sebebi ziyaretiniz nedir denilebilir. Öyle mi?

Hoca Nasreddin:

- Anladım ama siz yine de söyleyin bakalım. Sebeb-i ziyaretiniz nedir?

- Efendim, sizin pek güzel bir kerimeniz varmış, bizim de gördüğünüz gibi yakışıklı bir mahdumumuz var.

- Evet.

- Eveti şu: Oğlumuz kızınızı görmüş ve ona âşık oluvermiş. Biz de Allah'ın emri, Peygamber'in kavli ve sünnetiyle siz de münasip görürseniz, kızınızı oğlumuza istiyoruz.

- Allah sizlerden râzı olsun. Bizi adam yerine koymuşsunuz gelmişsiniz, Allah'ın emri Rasûl'ünün sünnetiyle kızımızı oğlunuza eş olsun diye istiyorsunuz. Allah yazdı ise ne diyelim. Ancak, kızımıza da fikrini, düşünce ve kanaatini sormamız lazım. Çünkü bu da Allah ve Rasûl'ünün emridir. O münasip görürse, bize de evet demek düşer. Lâkin bizim de evet diyebilmemiz için damat namzedi oğlunuzu bendenizin bir sınavdan geçirmem gerekir. Öyle ya, "kızınızı kime emanet ettiğinizi iyi bilmelisiniz!" diyen de Peygamber Sallallahü aleyhi ve selem Efendi'mizdir.

- Hay, hay! Olur tabii.

Nasreddin Hoca gence teveccüh eder ve ona.

"Bak evlâdım, kızımı görmüş ve âşık olmuşsun, Allah'ın emri ile de istemeye gelmişsiniz. Buna gerçekten de pek memnun oldum. Bir ömür boyu aynı yastığa baş koyacaksınız. Kızımın hayatını ateşe atmamam için seni sıkı bir imtihana tabi tutmalıyım.

Seni üç harften imtihan edeceğim.

Seni (elif)'ten, seni (dal)'dan ve seni (ba) harfinden imtihan edeceğim" der.

Damat namzedi şaşırır: "Kur'ân-ı Keriim alfabesinde 29 harf olduğu halde, neden bu üç harften imtihan edecek acaba" diye içinden geçirir.

Hoca bu. Damat namzedinin aklından geçeni okur ve:

"Evladım, bu üç harfi sırası ile yan yana getirdiğiniz zaman bu "EDEB" olur. Bu da her şeyden önce "AHLAK ve MANEVİYAT" gelir demektir. Onun için senin ne derece ahlak ve maneviyat sahibi olduğunu anlamak maksadıyla seni bu üç harften sınama ve sınavdan geçireceğim.

Bir, seni (Elif) harfinden imtihan edip sınayacağım.

Bakalım eline sahip misin? Çalar, çırpar mısın, harama, sana ait olmayana haksız yere el uzatır mısın, "devlet malı deniz, yemeyen domuz" ifadesiyle bazı insanlar arasında neredeyse geçerli bir uygulama haline gelmiş Siyonist safsatasını sen de yaşamında uygular, devlet malını cebine indirir misin? Millet menfaatlerine şahsi çıkarlarını tercih eder misin? Yoksa Allah korkusu seni bu gibi haksızlıklardan alıkoyar mı?

İki, seni (Dal) harfinden imtihan edeceğim.

Bakalım diline sahip misin?

Özün, sözün doğru mu?

Yalan söyler misin? İnsanları bir takım süslü sözlerle aldatır, kandırır mısın? Sözüne, vaadine sadık mısın?

Sözlerinle hatır gönül yapacak yerde, kırar döker, kalpleri, gönülleri incitir misin?

Allah ile, Peygamber ile ve Kur'ân ile aran nicedir?

Kur'ân'dan, hadisten haberin var mı?

Abdest, namaz ve diğer ibadetler ile olan alaka ve irtibatın hangi ölçülerdedir.

Ev idaresinden, aile yönetiminden anlar mısın?

Sana görev verildiğinde, görevini adalet ölçüleri ile mi, yoksa keyfine göre mi görev yaparsın?

Seni (Ba) harfinden sınava tabi tutacağım. Bu da üç.

Bakalım, beline sahip misin? Uçkuruna düşkün müsün, evine bağlılığın ne âlemdedir. Gece hayatın var mıdır? Karı-kız peşinde koşar, hovardalık ve zamparalık yapar mısın? Komşunun, yakınlarının ve vatandaşlarının namus ve şerefini koruma hakkında ne düşünüyorsun?

İşte bütün bu hususlarda bana Allah ve Rasûl'ünün koyduğu ölçülere, yasalara uygun cevaplar verebilirsen, kızım da kabul ettiği takdirde, kızım sana ananın ak sütü gibi helal olsun!" demiş.

Bilmem anlatabildim mi?