Uluslararası Para Fonu (IMF), Türkiye ekonomisine ilişkin son değerlendirmesinde, büyüme görünümünün kısa vadede pozitif seyrini sürdürmesinin beklendiğini, enflasyonun ise kademeli fakat kararlı bir şekilde gerilemeye devam edeceğini belirtti. Fonun bu vurgusu, hem Türkiye’nin son iki yılda uyguladığı politikaların etkisine işaret ediyor hem de küresel belirsizliklere rağmen ekonomideki dayanıklılığın devam ettiğini ortaya koyuyor.
Türkiye ekonomisinde son dönemde yaşanan politika normalleşmesi, özellikle para politikasının sıkılaştırılması, mali disiplin çabaları ve beklenti yönetimindeki çerçevenin güçlendirilmesi IMF raporunun merkezinde yer alıyor. Rapora göre bu adımlar, hem finansal istikrara yönelik risklerin azalmasına hem de ekonomik büyümenin daha sürdürülebilir bir patikaya girmesine katkı sağladı.
Büyüme Görünümü: İç Talep Dirençli, İhracatın Toparlanması Zaman Alıyor
IMF, Türkiye ekonomisinin 2024 ve 2025 döneminde büyümesini sürdüreceğini, ancak bu büyümenin önceki yıllara kıyasla daha dengeli bir kompozisyona sahip olacağını öngörüyor. Kısa vadede iç talebin hâlâ güçlü olduğuna dikkat çeken Fon, hane halkı tüketimindeki canlılığın 2023–2024 arasında görülen yüksek enflasyona rağmen korunmasının, işgücü piyasasındaki istikrar ve ücret ayarlamalarının etkisiyle mümkün olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte ihracat cephesinde küresel talep koşulları, özellikle Avrupa’daki yavaşlama nedeniyle arzu edilen ivmenin henüz sağlanamadığı vurgulanıyor. IMF, 2025’in ortalarından itibaren Avrupa ekonomisindeki kademeli toparlanmanın Türkiye’nin dış talebine olumlu yansıyacağını ve büyümenin daha dışa açık bir yapıya kavuşacağını ifade ediyor.
Fonun değerlendirmesine göre yatırımlarda da belirgin bir normalleşme süreci yaşanıyor. Finansman koşullarının sıkılaşması sabit sermaye yatırımlarını bir miktar baskılarken, kamu harcamalarında daha disiplinli bir çizgiye geçilmesi toplam talebin aşırı ısınmasını engelliyor. Bu durum, gelecek dönem için daha sağlıklı bir büyüme dinamiğinin oluşmasına zemin hazırlıyor.
Enflasyon: Kademeli Düşüş Sürüyor, Ancak Riskler Masada
IMF’nin Türkiye değerlendirmesindeki en kritik başlıklardan biri enflasyon görünümü. Fon, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) kararlı sıkı para politikası duruşunun enflasyon üzerinde etkilerini giderek daha görünür kıldığını, özellikle çekirdek enflasyonda kaydedilen gerilemelerin dezenflasyon sürecinin teknik anlamda işlediğini gösterdiğini belirtiyor.
Ancak IMF, enflasyonun tek haneli seviyelere dönüşünün birkaç yıl alabileceği uyarısında da bulunuyor. Ücret-enflasyon etkileşimi, yüksek hizmet enflasyonu, enerji ve gıda fiyatlarında olası dış şoklar, para politikasının gecikmeli etkileri ve dolaylı vergilerdeki ayarlamalar enflasyon patikasının riskleri arasında gösteriliyor.
Fon, enflasyon beklentilerinin henüz tam anlamıyla hedefe çıpalanmadığını, bu nedenle para politikasındaki iletişimin ve öngörülebilirliğin sürdürülebilir bir dezenflasyon sürecinin ön koşulu olduğunu vurguluyor. TCMB’nin yüksek reel faiz sağlayarak talebi dengelemesi, kredi büyümesini kontrol altına alması ve finansal koşulları makro ihtiyati tedbirlerle desteklemesi IMF’nin olumlu bulduğu uygulamalar arasında.
Maliye Politikası: Disiplin Vurgusu ve Yapısal Gelirler
IMF’nin raporunda öne çıkan bir diğer unsur maliye politikası. Türkiye’de son dönemde bütçe açığının deprem harcamaları ve sosyal transferler nedeniyle genişlemiş olmasına karşın, Orta Vadeli Program’ın (OVP) mali konsolidasyona yönelik hedefleri IMF tarafından tutarlı bulunuyor.
Fon, Türkiye’nin bütçe disiplinini yeniden tesis etmesi için harcamalarda önceliklendirme, vergi tabanının genişletilmesi, kayıt dışı ekonomiyle mücadele ve etkin kamu maliyesi yönetimi gibi alanlarda atılan adımları olumlu değerlendiriyor. Orta vadede mali alanın yeniden güçlendirilmesi hem borç sürdürülebilirliği hem de finansal istikrar açısından kritik görülüyor.
IMF’ye göre bütçe açığının kontrol altına alınması ve kamu borcunun düşük seviyesinin korunması, Türkiye’yi diğer gelişmekte olan ekonomilere kıyasla daha dayanıklı kılıyor. Bununla birlikte kamu harcamalarının verimliliğinin artırılması ve hedefe yönelik sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi de raporda sıklıkla tekrarlanan tavsiyeler arasında.
Dış Denge ve Finansal Piyasalar: Kırılganlıklar Azalıyor
IMF, Türkiye'nin dış denge göstergelerinde 2023’e kıyasla belirgin bir iyileşme öngörüyor. Cari açığın daralması, turizm gelirlerinin güçlü seyri, enerji fiyatlarındaki görece istikrar ve iç talepteki dengelenme bu iyileşmenin temel kaynakları arasında gösteriliyor.
Finansal piyasalarda ise makroekonomik çerçevenin güçlendirilmesi sayesinde risk primleri geriliyor, uluslararası yatırımcı ilgisi kademeli olarak artıyor. Fon, portföy akımlarının 2024 sonrasında Türkiye’ye daha düzenli biçimde geri dönebileceğini, bunun da hem kur oynaklığını azaltacağını hem de finansman koşullarını iyileştireceğini belirtiyor.
Buna karşın küresel faiz oranlarının yüksek seyri, jeopolitik riskler ve gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarındaki dalgalanmalar Türkiye’nin dış finansman maliyetleri üzerinde belirsizlik yaratmaya devam ediyor. IMF bu noktada, güçlü rezerv politikası ve şeffaf iletişimle risklerin yönetilebilir olduğunu vurguluyor.
Yapısal Reformlar: IMF’nin Orta Vadeli Reçetesi
Raporda yer alan orta vadeli perspektifte IMF, Türkiye’nin potansiyel büyümesini artırmak için yapısal reformların önemine işaret ediyor. Bu reform alanları arasında:
İşgücü piyasası esnekliği,
Eğitim ve beceri dönüşümü,
Kadın istihdamının artırılması,
Yeşil dönüşüm yatırımlarının hızlandırılması,
Yargı ve kurumsal çerçevenin güçlendirilmesi,
Verimliliği artırıcı rekabet politikaları,
KOBİ finansmanına erişimin iyileştirilmesi
Gibi başlıklar bulunuyor.
IMF’ye göre bu alanlarda sağlanacak ilerleme, Türkiye'nin hem ihracat kapasitesini güçlendirecek hem de küresel değer zincirlerinde daha yüksek katma değerli konuma geçmesine katkı sağlayacak.

Sonuç: Dengelenen Ekonomi, Zorunlu Kararlılık
IMF’nin Türkiye değerlendirmesi, ekonominin kısa vadede dayanıklı bir büyüme çizgisinde ilerlediğine, enflasyonun ise kademeli olarak düşme eğiliminde olduğuna işaret ediyor. Ancak Fon’un mesajlarında güçlü bir vurgu var: Disiplinli politikaların kararlılıkla sürdürülmesi gerekiyor.
Türkiye’nin 2024–2026 döneminde daha dengeli, daha öngörülebilir ve daha istikrarlı bir ekonomi profiline geçmesi hem para politikası hem maliye politikası hem de yapısal reform alanlarında tutarlılığın sürmesine bağlı olacak. IMF’nin raporu, bu çerçevenin mümkün olduğu ama aynı zamanda dikkatle yönetilmesi gerektiği bir döneme girildiğini gösteriyor.
İç talebin kontrollü yumuşaması, dış talebin destek vermesi, enflasyonda kalıcı düşüş ve mali disiplinin yeniden tesis edilmesi Türkiye ekonomisini orta vadede daha güçlü bir patikaya taşıyabilir. IMF’nin değerlendirmesi, tam da bu yol haritasının uluslararası bir teyidi niteliğinde.