Osmanlı İmparatorluğu döneminde “Tablalı Gedikler” olarak adlandırılan ayaküstü satıcıları vardı. O dönemlerde vergiye tabi olarak çalıştıkları tahmin edilen bu insanların sürdürdüğü seyyar satıcılık geleneği, günümüzde az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde geniş insan kitlelerinin geçimini sağladığı bir iş alanı durumuna geldi. Şimdilerde adına “İşportacılık” denilen bu sektör, herhangi bir vergi kaydı bulunmadan, yollarda, meydanlarda veya kendilerine uygun buldukları noktalarda ticaret yapan insanlarımızın yaptığı işin genel adı olarak nitelendiriliyor. Yıllar önce de sokaklarda günün belli saatlerinde uzaktan görüldüğünde peşlerinden koşulan ve sesleri hala kulaklarda çınlayan tatlıcı, simitçi, şekerci, sütçü ve köylerdeki çerçicilerin yerlerini günümüzde kalabalık caddelerde veya meydanlarda çoğunlukla yerleşik hale gelmiş işportacı tezgahları almıştı. Bu değişimde değişmeyen tek şey işportacıların kendilerini duyurmak için kullandıkları sesleriydi. Bağırarak satış yaptıkları günler, artık geçmişte kaldı. Antalya’da sayıları o kadar fazla değiller, kimi zaman sizin de karşınıza çıktıkları olmuştur. O satıcıların, hiç bağırarak satış yaptıklarına şahit oldunuz mu? Hayır, tüketici tezgahına gelir beğenmişse alır, beğenmemişse almaz. İşportacılar çevreye bu kadar duyarlı iken, özellikle kent merkezinde ticaret yapan esnafın satış stratejisine ise hiç dikkat ettiniz mi? Bağırarak satış, olanca hızıyla devam ediyor. Tatile gelen yabancı senin ne söylediğini anlamıyor bile. Rahatsız olanın kendi insanları olduğunun farkında bile değil.  Cumhuriyet Meydanı, Saat Kulesi ve çevresi günün her saati çok hareketli. Çığırtkanlığı bir bitirebilsek, her şey daha güzel olacak. İşportacı sessiz, esnaf bağırıyor…Yeni bir yaz sezonuna daha başlıyoruz esnaf odaları yöneticileri bir zahmet bu konuya bir el atın ki turist de bizler de rahat bir nefes alalım.