Akdeniz'in iki ezeli temsilcisi geçtiğimiz Pazar kış güneşinde kozlarını paylaştı. Hava şartları kentin iklimine sert olmasına rağmen pekâlâ elverişliydi. Bu bakımdan taraftarın maça gelebileceği beklenirken, tribünler maalesef yine boş kaldı. Rakiplerimiz haftalardır kan kaybederken, Antalyaspor rehavete kapılarak üst sıradaki rakiplerinin bu kayıp trendine ayak uydurdu.  Futbolun en güzel günü ve vaktinde, 90 dakika boyunca oyuncuların bu kadar iştahsız mücadele gösterip, bir türlü organize olamadığını görmek umutlarımızı karartıyor. İstatistikler bile o gün sahada sergilenen oyunun ne kadar zevksiz olabileceğini ifade ediyor. Takımımızın o kadar kötü oynamasının bir nedeni rakibin sabırla oynaması ve ender geldiği pozisyonlardan birinde skoru lehine çevirebilmesi idi. Öte yandan bizim orta sahanın yıldız oyuncuları böylesine bir maçta beklentileri karşılamayacak da başka hangi maçta takımını sırtlayabilecek doğrusu merak ediyorum. Hami Hoca'nın maç sonu sözlerinden anladığım şu ki, en basit ifadeyle futbolcular maç seçiyor. Takım bütünüyle kötü ise tek tek isim vermeye gerek yok. Öyle ki orta sahanın sefilleri kendilerini biliyor. Kısa paslarla rakibi bu kadar kolayca yoruyorsun ama final pasını yapamıyorsun. Dolayısıyla makinenin dişlileri isteneni veremediğinden boşa çabalamış oluyor. Hami Hoca oyuncularının kötü performansını üstlenmesi yerine böylesine önemli maçı neden kaybedildiğinin hesabını sormalıdır.

Maçın kısa özeti rakip takım lehineydi, uyuttukları gibi sonuca gittiler. Antalyasporumuz, öncelikli rakibi Osmanlıspor maçı öncesi ağır yenilgi aldı.  Bu oyunculara gerektiği değerin fazlasını veren taraftara karşı, futbolcuların camiadan özür dileyerek Osmanlı maçında bu kaybı telafi edebilecek sözü vermelidirler. Bu takımın arkasında yense de yenilse de mutlaka taraftar olacaktır. Oyuncuların sadece taraftarların kendilerine olan güven için, takımda etkili bir motivasyon unsuru oluşturacağını temenni ediyorum.

Sporla kalın.