Mesleki doyum anlamında en çok çocuklarla çalışmayı seviyorum. Çünkü ilerlemeyi kısa sürede sağlıyor, gözlemleme şansı buluyorsun. Çocuğu toparlıyor aile psiko-eğitim veriyorsun. Tam gelişme iyi yönde ilerlerken ebeveynin olumsuz tutumu süreci komple başa alıyor. Bu sebeple akıllara yumurta mı tavuktan çıkar, tavuk mu yumurtadan çıkar? sorusu gibi bir soru geliyor. Önce aileyi mi iyileştirmek lazım, çocukları mı?
Çocuklar geleceğimiz ise elbette ki çocukları sağlıklı yetiştirmek lazım. Eğitim konusunda özellikle, geleceğin büyükleri çocuklar deyip böyle yapıyoruz. Çocukların eğitimini kim veriyor? Başta aile, sonra okul, sonra sosyal çevre.
Şimdi geliyoruz kısır döngüye; anne-baba ya da abi/abla sağlıklı olmazsa çocuk sağlıklı olur mu? Öğretmen şiddete eğilimli olursa, çocuk bunu nasıl yansıtır? Arkadaşları madde kullanıyorsa, zaten ailede problem yaşamış çocuk, arkadaşlarına nasıl hayır diyecek?
Eğitime önce aileleri almalıyız. İyileştirmeye önce yetişkinden başlamalıyız. Sağlıklı olmayan yetişkinin sağlıklı çocuğu olmaz. Sevgi ile büyümeyen çocuk, yetişkinlik döneminde problemli bir birey olur.
Uçakta bile “kabin basıncı azaldığında, önünüze düşen oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın” diyorlar. Siz iyi olmazsanız başkasına el uzatamazsınız. Unutmayalım ki sağlıklı birey, sağlıklı çocuk, sağlıklı toplum demektir.