Yıl 1991.

Antalya’ya yerleştiğimiz tarih.

Daha önce sempatiyle baktığım Antalyaspor’un maçlarını artık çıplak gözle izleme şansı bulduğum yıl.

Ama bir sorun vardı.

Paramız ve maçlara yasal yollardan girme şansımız yoktu.

Buna rağmen 15 günde bir Antalya’da oynanacak olan maçı dört gözle beklerdik.

O gün gelip çattığında soluğu sabah erkenden Atatürk Stadı’nın önünde alırdık.

Belki birileri bizi maça alır diye.

Ama nafile.

Biz de doğal olarak yasal olmayan yollardan maça girmeye çalışırdık.

Eskiler bilir. Stadın çevresinde ağaçlar vardı. Birçok kez ölümü bile göze alıp işte o ağaçların tepesinde maçları izledik. Kimi zaman da gözümüzü karartıp duvardan atlardık. Hatta polisten dayak yeme pahasına. Bazen amacımıza ulaşsak da çoğu zaman hayal kırıklığı yaşardık. Ancak hiç yılmadan, karşılık beklemeden gerçekten sevmiştim Antalyaspor’u. Bunun için de her zahmete katlanıyorduk.

Sonrasında 1995 yılında gazetecilik mesleğine başladım. Antalyaspor’u çok sevdiğimden spor branşını seçtim. İlk yıllarda Antalyaspor maçlarına gönderilmezdik. Daha çok amatör küme maçlarını takip ederdik. Ancak kalbimizde büyük yeri olan Antalyasporlu futbolcuları yakından görebilmek için görev yazılmamasına rağmen antrenmanlarına giderdik. O zaman yüreklerini ortaya koyan futbolcuları haber yapardık. Yine o tarihte parasını ortaya koyan yöneticilerden bilgi alıp kamuoyunu bilgilendirirdik. Özetle Antalyaspor’un kalbimizdeki yeri çok farklıydı. İşte bu aşk o gün bugündür katlanarak büyüyor. Halen hiç üşenmeden bütün maçlarını takip etmeye çalışırım. Hem de aynı heyecanı yaşayarak.

Bunları niye yazdım?

Malumunuz Antalyaspor’a olan ilgi günden güne azalıyor.

Maçlarını artık binlere değil yüzlere oynuyor.

Gazeteciler Antalyaspor maçında kendilerine görev yazılmasın diye köşe bucak kaçıyor. Gelenler de “Bitse de gitsek” havasında.

Sezon başında ücretsiz kombine alanlar bırakın maça gelmeyi, stadın yanından bile geçmiyor.

Yönetime girip büyük vaatlerde bulunan idareciler bile maç gününden bir haber.

Takımla halen bağını koparmayan az sayıdaki taraftar da çözüm üretmek yerine birbirine saldırıyor. Maalesef bu hiç umut verici bir gelişme değil. Sadece yönetimi eleştirerek bu girdaptan çıkamayız. Yapılacak iş camia olarak toplanıp çözüm önerilerini ortaya koymaktır. Kavgadan uzak, yıkıcı değil yapıcı önerilerle bir araya gelinmeli. Aksi halde kalplerdeki Antalyaspor sevgisi her geçen gün daha da azalacaktır.