“Turizm kötü, tarım kötü, sanayi kötü, KOBİ’ler daha da kötü..”
Kim diyor bunu?
Özellikle “muhalif” kanat..
Diyelim ki, gerçekten bunların hepsi kötü durumda..
Soruyorum;
“Daha iyi olabilmesi için, ortaya koyabileceğiniz bir öneriniz veya projeniz var mı?”
Yok..
Niye yok?
Çünkü, öneri getirebilmek ya da proje üretebilmek için kafa-beyin-çok çalışmak-akılcı olmak ve çok sevmek gerekir..
Ülkemizde (hangisi olursa olsun) bu özellikleri taşıyan bir “muhalefet” görebiliyor musunuz?
Hiç sanmıyorum..
Kötüleyen, itibarsızlaştırmaya çalışan, ötekileştiren, halkı unutan, geren ve zahmetsizce yönetime gelmek isteyen bir “güruh” var sadece..
Hal böyle olunca; ne halk ne de iktidar tarafından ciddiye bile alınmıyorlar..
Ve hep kaybediyorlar, kaybettiriyorlar..
…
Bunları niye mi yazdım?
Her şeye rağmen, “kötülemek ya da kötü demek yerine, bu kötüler nasıl daha iyi hale gelebilir, gelin bu konuda ortaya bir şeyler koyun” demek için yazdım..
Ve bu konuda “küçük bir örnek” verip, önerileri ya da projeleri varsa bunları kendileri için bile yapabilirler demek için yazdım..
Yapsınlar ki; bundan kendileri de, halk da, ülke de kazansın..
…
PORTAKAL PAZARI TIKANDI
Cumartesi günü Finike’ye gittim..
Bir ziraat yüksek mühendisi arkadaşım, “portakal”la ilgili bir şeyler anlattı..
Ve sonunda dedi ki;
“Bugün 1 liraya bile alıcı bulamayan portakalın kilosunu 10 liraya satma imkanımız var..”
Bu laf; muhalif kesimin tarımı kötüleyip, üreticilerin hep zarar ettiğini söyleyerek bundan “siyasi rant” elde etmeye çalışmalarını getirdi aklıma..
“Demokrasilerde çare tükenmezmiş” ya, bir ziraat uzmanı böyle bir şey söylüyorsa, gerçekleşme payı yüksek olmalıydı..
“Bu nasıl olacak” diye sordum..
Şöyle anlattı:
“Bu portakal dediğimiz meyvenin her tarafı para kazandırır..
Örneğin, dış kabuğu..
Soy, parçala, kurut, kilosu baharatçılarda 70 lira..
Kullanıldığı her şeye inanılmaz bir aroma kazandırıyor..
Başka?
Portakalın içi ‘dayanıklı yiyecek’ haline getirilebilir..
Şöyle ki;
Portakal’ı soydunuz..
Bunu bir mikserden geçirip iyice karıştırdınız..
Sonra bunu bir kabın içine alıp içine KAHVE attınız ve tekrar mikserde karıştırdınız..
Bu karışımı bir suyun içine koyup su kaynama noktasına gelinceye kadar ısıttınız ve hemen bir başka kaba aldınız..
Bu şekilde birine kahve, birine, vanilya, birine böğürtlen gibi, aklınıza gelen her türlü maddeyi katıp çok değişik lezzetler elde edebilirsiniz..
Buna benzer şekilde birçok yeni tatlı türleri de üretilebilir..
Hem iç piyasada hem de dış piyasada, portakala pazar bulamasanız bile bunlara pazar bulabilirsiniz..
Böylece, portakalın kilosunu 1 lira yerine 10 liraya satmak mümkün hale gelir..”
…
BALIK TUTMAYI ÖĞRETELİM
Ziraat mühendisi arkadaşımın bu söylediklerini bir anda kafamda canlandıramadım..
“Peki bu nasıl olacak” diye sordum tekrar..
“Bu söylediklerin evde yapılacak değil herhalde, iyi bir yatırım isteyen iş bu..”
“Elbette yatırım istiyor” dedi ve şunları söyledi:
“Üreticimiz zor durumda, devlet yardım etsin diye feryat-figan bağırıyoruz ya, bu haklı gibi görülebilir..
Ancak..
‘Birisine bir balık verirsen karnını bir kere doyurur, ama balık tutmasını öğretirsen karnını hep doyurur’ diye evrensel bir deyiş vardır..
Portakala da yeni bir yaklaşım gerek, bunu az önce anlattım..
Üreticiye destek yerine, portakalı daha iyi fiyattan satabilmek için yapılacak yatırım konusunda sunulan destek daha önemli..
Mevcut sistemde bu imkanlar var..
Örneğin, ‘kadın girişimciliğine destek’ten yararlanılabilir..
Böylece, amaca ulaşılır..
Anlamayan varsa, gelsinler daha detaylı da anlatabilirim..”
…
ÖNERİLER CİDDİYE ALINMALI
Bunu bir siyasetçi söylese es geçebilirdim..
Ama, bir yüksek ziraat mühendisi, yani bir ziraat uzmanı söylüyorsa çok ciddiye alınmalı diye düşünüyorum..
Üreten de, satan da, ağlayan da, ağlayanı kullanan da bunu bir daha okusun bence..