İki gün önce yazdığım ve rektörlük seçimlerini değerlendirdiğim yazıya birçok yorum geldi..
Yorumların çoğunda okuyucular “doğruları ve gerçekleri” yazdığımı belirtiyor ve “elinize sağlık” diyor..
Bugün o “olumlu” yorumları değil, (belki de tek) “olumsuz” yorumu size aktarmak istiyorum..
Çünkü..
Yorumu yapan “Mehdi Dinçer” rümuzlu kişi..
Rektör adaylarından Prof. Dr. İbrahim Demir’le konuştuğunu, Demir’in Büyükşehir Başkanı Mustafa Akaydın’la son iki yıldır hiç görüşmediğini, bu görüşmeyi ispatlayamazsam “müfteri” ilan edileceğimi, ispatlarsam da Demir’in “müfteri” olacağını söylüyor..
Bu arada..
“Bu yazıyı herhalde sarhoşken yazdın.. Başlığın bile sahte” diye eleştiriyor..
Bu eleştirisinde haklı..
Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe’nin aldığı 429 olan oy sayısı yazımın içinde doğru, ama başlıkta 492 olarak var..
Yani 2 ile 9 yer değiştirmiş..
Yazı yazarken el ve beyinin uyuşamaması sonucu yazılmış, okunurken de gözden kaçmış önemsiz bir hata..
Yine de düzeltir özür dilerim..

Gelelim kimin “müfteri” ilan edileceğine..

28 Ekim 2011 tarihindeki yazımda Mustafa Akaydın-İbrahim Demir-Bekir Kumbul buluşmasını anlattım..
2 yıl önce değil, 8 ay önce..
Buluşma, 2011 ekim (veya eylül de olabilir) ayında, Işıklar tarafındaki Lara Balıkevi’nde gerçekleşmişti..
Buluşmaya Ak Parti kurucularından eski Antalya Milletvekili ve TBMM İdare Amirliği de yapan Burhan Kılıç şahittir..
Ben olayı Sayın Kılıç’tan değil, Akaydın’a yakın birinden öğrendim, bunu da söylemiş olayım..

28 Ekim 2011 tarihli yazımda şöyle demiştim:
“İbrahim Demir, Akaydın’la iyi bir diyaloğu olan Bekir Kumbul’a ‘rica’ eder..
‘Lütfen beni Akaydın’la buluştur ve desteğini almamı sağla’ der..
Antalya Büyükşehir eski Belediye Başkanı CHP’li Bekir Kumbul, Demir’i kırmaz..
Ve Konyaaltı’ndaki bir lokantada üçü bir araya gelir..
Yenir-içilir, rektörlük seçimi konuşulur, tartışılır..
Kumbul, Akaydın’dan bu rektörlük seçiminde Demir’e ‘destek’ olmasını rica eder..
Sonunda Akaydın razı olur..
‘Demir’i destekleme’ sözü verir..
Ondan sonra da, gazetelerde İsrafil Kurtcephe aleyhine olabilecek her şey yazılıp-çizilmeye başlar..

Bu yazımın çıktığı gün bir internet sitesinde, bu buluşma (tıpkı Mehdi Dinçer’in dediği misal) İbrahim Demir’in avukatı aracılığıyla yalanlanır..
“Yalanlama yazısı” bana geleceğine oraya gitmiştir..
Ben de o gün yazıyı yayınlayan arkadaşlarımızı kınayan bir yazı yazdım..
İki gün sonra Antalya Ekspres gazetesi manşetten Akaydın’ın bir açıklamasını verdi..
Akaydın bu açıklamasında..
“O üçlü buluşmanın yapıldığını, ama ‘destek’ sözü vermediğini” söylüyordu..
Bende hemen o gün (3 Kasım 2011) “Akaydın’a teşekkür ederim” başlığıyla bir yazı daha yazdım..
Her ne kadar “destek” sözü vermediğini söylese de “Demir’le buluştuklarını” doğruluyordu..

Şimdi..
Mehdi Dinçer rümuzuyla yorum yazan arkadaşıma soruyorum:
Akaydın mı doğru söylüyor yoksa İbrahim Demir mi?
Yazdığın yorumda şöyle demişsin:
“Biz Demir’e sorduk, son iki yılda Akaydın’la hiç bir araya gelmediğini, 2 yıl önce sadece özel bir nedenle bir araya geldiğini, o dönemde hiç seçim adaylık vesaire de konuşulmadığını söyledi..
Son iki yıl içinde iddia ettiğin buluşmanın yapıldığını ispatlamazsan seni müfteri ilan ediyoruz.. İspatlarsan da Demir’i müfteri ilan edeceğiz..”
Peki..
Demir, “buluşmadık, seçim konuşulmadı” diyor..
Akaydın, “buluştuk, seçim için destek sözü vermedim” diyor..
“Seçim” konuşulmadıysa, Akaydın “destek” sözünü niye etti?

Bunların ışığında karar verin bakalım..
Bu durumda “müfteri” kim oluyor?