Bu da hem salonu dolduran, hem de töreni ekranlardan izleyenleri adeta çıldırttı..
Ve..
Sanatçılar, bir kez daha “tartışma konusu” haline geldi..
Büyük bir çoğunluk, “bunlar sanatçı falan değil, adeta terör örgütünün militanı” dedi..
“Yakalarına Kobani rozeti takacaklarına, gidip Kobani’de savaşsınlar” gibi laflar ettiler..
…
Sanatçı ve savaş..
Asla bir arada anılamayacak iki olgu..
Sanatçı ve anarşi, sanatçı ve kışkırtma, sanatçı ve teröre destek..
Ne yaparsanız yapın, ne düşünürseniz düşünün, hangi ideolojiyi benimserseniz benimseyin, hangi inanca sahip olursanız olun, olacak şey değil..
…
Sanatçı; yaşadığı toplumsal sürecin bir parçasıdır..
Sanatçı; toplumun yaşadığı ekonomik, siyasal ve sosyal, hatta psikolojik gerçekleri, hem “her insan gibi” hem de “her insandan çok farklı” yaşayandır..
Ve elbette bir “ideolojisi” vardır, olmalıdır da..
Çünkü..
Toplumuna, insanlığına yabancılaşmamış bir sanatçı, zaten ürün vermekle başlı başına bir tavır ortaya koymuştur ve bu tavır istese de istemese de ideolojiktir..
Ama..
Sanatçı, aynı zamanda toplumu etkileyen, hatta yönlendiren kişilerdir..
Bu nedenle..
“Büyük bir toplumsal sorumluluk” taşır, taşımalıdır..
…
Çok öncelere gitmeyeceğim..
Gezi olaylarında bir sanatçı(!)nın “bunun birkaç ağaç meselesi olduğunu mu sanıyorsunuz” diyerek yaptığı kışkırtmanın sonuçlarını biliyorsunuz..
Yine bir sanatçı(!)nın, “kurban kesenlerin IŞİD’çilerden ne farkı var” diyerek, toplumun bir kesiminde uyandırdığı nefreti biliyorsunuz..
Bunlara şimdi de Antalya’da “Kobani rozetleri” takarak çıkan sanatçı(!)lar eklendi..
Bir sanat şölenini, bu topluma 40 yıla yakın kan kusturan bir terör örgütünün propaganda aracı olarak kullandı..
…
Bunlar son yıllarda sanatı da sanatçıyı da tartışılır hale getirdi..
Sanatçının konu ne olursa olsun, elbette o konuda bir görüşü, öngörüsü olacaktır..
Zaten bu nedenle sanat sözcüğünün temelinde “yapma-yaratma-düzenleme-kurma” fiilleri vardır..
Ancak..
Sanatçının önceliği daima “insanın huzuru” olmalıdır..
Sanatçı önce insana ve insanların inançlarına saygılı olmalıdır..
Sanatçı, insanların maddi ve manevi olarak zarar göreceği her türlü söylemden ve eylemden uzak durmalıdır..
Fikrini, ideolojisini, inancını ürettiği “sanat eserleri” ile insana sunmalıdır..
İnsanların siyasi tercihlerini de –becerebiliyorsa- yine ürettiği sanat eserleriyle ortaya koymalıdır..
Örneğin..
Yakalarına Kobani rozeti takacaklarına, keşke Kobani’yle ilgili bir film yapıp festivale onunla katılsaydılar..
Belki de kendilerine daha çok taraftar bulurlardı..
…
Özetle..
Sanatçıların kışkırtma ve insanların inançlarına saygı göstermeme gibi tavırlarını doğru bulmuyorum..
Sanatçı, önce “sanatkar” olmalı..
Sanatkar olmak için de “büyük bir sanat duygusu ve sevgisi”ne sahip olmalı..
Ayrıca o duygu, sevgi ve becerileri başkalarına ileten, öğreten bir ifade kabiliyetine ve iktidarına sahip olmalı..
Yani..
Konusunda biraz bilgisi olan herkese “üstad” denmesi ne kadar yanlışsa, sanatla uğraşan herkese de “sanatçı-sanatkar” denilmesi de o kadar yanlıştır..
…
Sanatçı var sanatçı(!) var..
Sakın ikisini birbirine karıştırmayın..
Ve hangisine değer vereceğiniz konusunda tercihinizi iyi yapın..