Prof. Dr. Mehmet Rıfkı Aktekin..
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin Genel Sekreteri..
Yani ikinci adamı..
Yıllarca Üniversite’de hocalık ve rektör yardımcılığı gibi görevlerde bulundu..
“Akademik ve bilimsel” yazılar yazdı..
Şimdi..
“Hoca” Aktekin, “gazeteci” Aktekin olma yolunda..
Dün ilk yazısını Ekspres gazetesinde yazdı..
Yazısı yarı akademik de olsa, neyi anlatmaya çalıştığını sanırım herkes anladı..
Ve..
Yazı yazdığı Ekspres gazetesi de dahil, Antalya’daki gazetelerde köşe yazan ve “gazeteciyim” diye geçinenlerden bin kat daha iyi yazacağını da gösterdi..
Aramıza hoş geldin Aktekin Hoca..
…
Buradan –eğer kızmaz ise- Aktekin Hoca’ya söyleyeceğim bir-iki lafım var..
İlki, yazısında ifade ettiği bir cümleyle ilgili..
Koyu harflerle diyalektik bir cümle yazdıktan sonra şöyle demiş:
“Bu felsefe bana sonsuzlukta bize sunulmuş olan zamanı en doğru şekilde yaşamamız, yalan, iftira, hainlik, düzenbazlık gibi kavramlara karşı durmamız …. gerektiğini düşündürüyor..”
Merak ediyorum..
Bunları yazan biri, ifade ettiği o kavramların neredeyse hepsine sahip olan biriyle nasıl oluyor da birlikte yola çıkabiliyor?
Hadi çıktı diyelim..
Nasıl hala yan yana durabiliyor?
Ekspres gazetesinin ortaklarından biri benim gibi Mevlana torunu sayılır..
Burada Mevlana’nın bir sözünü Aktekin hocama hatırlatmak isterim..
“Ya olduğun gibi görün ve ona göre yaz..
Ya da göründüğün gibi ol ve ona göre yaz..”
…
İkinci lafım da şu:
Bir siyasi partiye üye olan veya bir siyasi partinin görev alanı içinde yer alan birinin gazetelerde yazı yazmasına karşı biriyim..
Daha önce bunu “meclis üyesi” seçilen arkadaşlarıma da hem bizzat söyledim, hem de yazıyla anlattım..
Gazeteci veya gazetede yazı yazan biri şuna karar verecek:
BİR.. Dil, din, ırk, ideoloji ve görüşü ne olursa olsun, hiçbir ayrım yapmadan herkese eşit mesafede durarak “objektif” yazı yazmak, “hizmeti” eleştirmek..
Ya da..
İKİ.. İçinde yer aldığı siyasi partinin görüşlerini, doğrularını, ideolojilerini “belli bir kesime” anlatmak..
Aktekin Hoca, mecburen ikinci kesimde yer alacak..
Bunu da..
“Gazetecilik etiği” açısından, hem gazete hem de yazan için doğru bulmadığımı belirtmek istiyorum..
…
Bunları yazdığım için birçok kişi bana kızacak, bunu biliyorum..
Ama, düşüncem böyle..
…
Biliyorum ki..
Aktekin Hocama birçok kişi, “gazetedeki yazılarında Büyükşehir’in hizmetleriyle ilgili eleştiri yapıp-yapmayacağını” soracaktır..
Soranlar da şu cevabı alacaktır:
“Bunu yapanlar bolca var zaten, ben niye yapayım..”
Bu cevabında da “samimi olmadığı” ortaya çıkar..
Çünkü demesi gereken şey şudur:
“Arkadaşlar, Büyükşehir’in genel sekreteri, Büyükşehir’i nasıl eleştirir? Aksine ben Büyükşehir’in ayıplarını kapatmak için yazıyorum..”
Ama, bunu diyemez..
Böylece, siyasi parti gömleğini sırtından çıkarmadan yazı yazan biri olarak kalır..
Ve..
Artık ne kadar inandırıcı olur, orasını bilemem..
Sadece şu kadarını söyleyeyim:
CHP’liler, CHP’li yazarları pek okumadıklarını, CHP’de ve CHP’li belediyelerde olup-bitenleri de CHP’li yazarların dışındaki yazarlardan öğrendiklerini söylüyorlar..
…
Aktekin Hoca, aramıza hoş geldin..
Her şeye rağmen, çoğu gazeteci ve yazardan daha iyi yazacağını biliyorum..
En azından “imla hatası” yapmıyorsun..