Uyum yasaları dedik AB’ye uyduk. Bugün tarımımızın içinde bulunduğu durum çok tartışılıyor. “Ürünler çok pahalı” diye yakınıyoruz. Tohumu, zirai ilaçları, fideciliği, üreticinin feryadını saymıyorum bile. Hatırlayın yıllar öncesini çok feryat etmiştik. Neredeyse bizi “vatan haini” ilan edeceklerdi. Ve AB’nin baskısıyla çıkarılan “Tarım Yasaları” bizi bugünkü duruma getirdi. Tarımla uğraşan kim varsa, KDV’deki adaletsizlikten,  sosyal güvencesizlikten, emeğinin karşılığını alamamaktan yana çok dertlilerdi. Günümüzde durum yine tartışmalı. Zamanında bir siyasetçi, “adamlardan alırsak 6 cent, biz üretirsek 12 cent. Tabii ki onları tercih edeceğiz” düşüncesini savunmuştu. Biz de dedik ki: “Bugün 6 cente veriyorlar. Ama  yarın bizde tarım biterse on katını versek alacak ürün bile bulamayız.” Bu, bizi kendilerine muhtaç etme politikasıdır. Pahalı da olsa kendimiz üretim yapmaya çalıştık. Fiyatını da miktarını da kontrol altında tutabilmenin çabasını verdik. Bu çabanın kimi ürünler için yetersiz kaldığını söyleyebilirim. Örnek olarak patates ve soğanı gösterebilirim. Dışarıya muhtaç olursak, ne olacağı belli olmaz. Kimseye dinletemedik. Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik. Buğdayda, mısırda, pirinçte, pamukta, hatta neredeyse her üründe dışa bağımlı hale geldik mi? Bana göre geldik.  Başta pirinç olmak üzere, bütün bakliyat ürünlerinin fiyatları üçe-beşe katlandı. Aç kalan insanın ne yapacağı bellidir. Karnını doyurabilmek için her yolu dener. Küresel ısınma ile baş gösteren kuraklık bir yandan, sanayi devrimi, para babalarının, “dünyaya biz hükmedeceğiz” yarışı bir yandan derken, işte geldik bugüne. Sanırım siyasete fazlasıyla daldık.