Çevre, bir canlının var olduğu ortam ya da koşullardır. Çevre sorunu, doğal alan ve kaynakların gelecek düşünülmeden, kirlenmesi ve tüketilmesidir. Doğal çevrenin kirlenmesi bütün ülkelerin ortak sorunudur.

Çevre kirlenmesine karşı ülkeler ortak çözüm yolları
aradılar ve Birleşmiş Milletlere üye ülkelerde 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak kabul edildi. Canlıların sağlıklı bir yaşam sürdürmesi ancak sağlıklı bir çevreyle mümkündür.  Suyun ne kadar temiz ise elman, domatesin, balığın, etin sütün o kadar temiz ve sen de o kadar sağlıklısın. Çünkü, insan vücudunun yüzde 70’i, elmanın yüzde 85’i, domatesin yüzde 95’i, ıspanağın yüzde 91’i, sütün yüzde 80’i su. Su kokarsa her şey kokar. Elbette doğadan ekonomik yönden de yararlanacağız ama koruyarak sabırla altın yumurtlayan tavuğu kesmeden. Su ve toprak insanlığın ortak malıdır. Kişi istediği gibi kullanmamalıdır. Duyarsız kalınan çevre, sonumuzu hazırlar. Doğaya doğal olana doğru bakmak gerekir. Su, hava, toprak ne kadar temizse o kadar sağlıklıyız. Doğa, bizlere yaşamın üç temel kaynağını sunmaktadır. Soluyacak hava, içecek su ve karnımızı doyuran toprak. Yaşamın bu üç temel kaynağı doğanın içinde saklıdır. Bizlere emanet edilen bu üç doğal kaynağı, aşırı ve bilinçsiz korumadan kullanımla, gözden çıkarmak hem yurdumuzu, hem de gelecek kuşakların yaşamını tehlikeye sokmaktır. Arabasız, cep telefonsuz, politikasız ve hatta hiç para kullanılmayan bir dünyada yaşayabiliriz. Ancak soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan ve karnımızı doyuran topraktan vazgeçemeyiz. 5 Haziran Dünya Çevre Günü anılacak günlere dönüşmeden çevreye doğru bakmak gerek. Turizmin başkenti Antalya’nın olmazsa olmazlarından biri de temizliktir. Yani bu kentin her caddesi, her sokağı, her parkı, her kaldırımı pırıl pırıl olmak zorundadır. Aslan yatağından belli olurmuş.